Reklam
Hamza Yıldız

Hamza Yıldız


Yar Dilinden Hüzündür Gurbet

03 Nisan 2018 - 13:38

Gurbet ve sılanın Türk Halk Şiiri’nde önemli bir yeri vardır. Yüzyıllar boyunca açlığın, fakirliğin, yoksulluğun, savaşların, ideallerin ve sevdaların açtığı yollara adım attı insanlar. Güvenli, yaşanır, geleceğin temellerini atacak topraklar, şehirler, kasabalar, köyler aradılar. Alışılmışlıktan alışılmamışlığa, güvenden güvensizliğe, benimsenmiş kültürden başka, değişik kültürlere yürüdüler. Toprağından sökülüp atılan bir fidan gibi yeniden kök salacak topraklar aradılar. Bulanlar yeşerd, kök saldı, meyveye durdu, çoğaldı. Bulamayanlar ezildi, kurudu, yok oldu. Ama ilk topraklar derin bir hasret olarak yüreklerde türkü türkü, şiir şiir seslendirildi.
Gurbet derin bir acıdır insanlığın hayatında. Anaya, babaya, dosta ve yare duyulan çaresiz bir özlemdir. Her yanlızlıkta içi burkan, kanatan derin bir yaraya dönüşmüştür. Çokça hüzün kokar. Gecelerinde yanlızlık solunur. Çaresiz yeşerir.
Yar ellerinde işlenen bir mendil, yar hediyesi ayna ve tarak, soluk, siyah-beyaz bir fotoğraf, bir tesbih duygularda yedi kat kutsanır. Ya mektuplar, mektuplar... bir cümlesi insanı dirilten, bir cümlesi insanı bitiren, hep yolu beklenen mektuplar... yarin sılanın kokusunu kurumuş gül yapraklarıyla gönüllere taşıyan ve ömür boyu saklanan mektuplar...

   Faruk Nafiz Çamlıbel, Han Duvarları şiirinde;
   “On yıl var ayrıyım Kınadağı’ndan
   Baba ocağından, yar kucağından
   Bir çiçek dermeden sevgi bağından
   Huduttan hududa atılmışım ben” diyerek gurbetteki hasretin duygu  yüklü acılarında Kınadağı’nı, baba ocağını, yar kucağını öne çıkarırken bir anlamda gurbet yetimliğinin altını çiziyor.
İçinde yaşadığımız toprağımızın, memleketimizin değerlerini ancak onlardan uzaklaşınca kavrayabiliyoruz. Ana-baba kıymeti, yar sıcaklığı, dost muhabbeti memleketten uzaklaşınca, gurbetin yanlızlığıyla baş başa kalınca vazgeçilmezlik mertebesince kıymetleniyor.

   “Kokuyor burnuma Sivrialan Köyü
   Serindir dağları, soğutur suyu
   Yar mendil göndermiş yadigar deyi
   Gözünün yaşını sil deyi yazmış”
   Aşık Veysel “Mektup Aldım Güzlü Yardan” adlı şiirinde yarin gözyaşlarını  silmesi için gönderdiği muhakkak sevgilinin de üzerine gözyaşlarının döküldüğü mendili alınca köyünü, mor menekşeye kesmiş dağlarını, soğuk sularını yani memleketinin daha önce pek ayrımına varamadığı güzelliklerini gurbetin hasretlerle çevirdiği yüreğinin derinliklerinde hissediyor.

   “Uçun kuşlar uçun! Doğduğum yere
   Şimdi dağlarında mor sümbül vardır
   Ormanlar koynunda bir derin dere
   Dikenler içinde sarı gül vardır.
      Uçun kuşlar uçun! Burada vefa yok!
      Öyle akar sular, öyle hava yok!
      Feryadıma karşı aks-i sada yok!
      Bu yandın yerine soğuk kül vardır.”

Rıza Tevfik Bölükbaşı “Uçun Kuşlar” adlı şiirinde gurbetin vefasızlığını öne çıkarıyor. Acıların feryatlarına duyarsızlığın gurbetin özelliği olduğunu belirtirken, dikenler içinde sarı gül benzetmesiyle sıla özlemini, sılanın güzelliğini, yandın yerine soğuk gül tanımlamasıyla da gurbetin yok edici güzelliğini, yandın yerinde soğuk gül tanımlamasıyla da gurbetin yok edici güzelliğini şiirle karşılaştırıyor.
Gurbet insanın alınyazısı olduğu gibi, yüreğinde hissettiği keskin bir acıdır. Bu acının izleri de bir hayli derindir. Özellikle doğu toplumlarında kendini gösteren acıyla pişme, olgunlaşma ve kendini aşma duygusu gurbet temesının bol yaşanması ve edebiyatta bol işlenmesi sonucunu doğurmuştur. Doğu toplumlarında acıyı kendi içinde yaşama ve dışarı hissettirmeme erdemi bir gelenek haline gelmişken, batı toplumlarında ise acıyı kendi dışında herkese yaşatma refleksinin bencilliği hakimdir.
Hala bir çok yöremizde askerliğini yapmamış, gurbet toprağı çiğnememiş gençleri evlendirmezler, erkek kabul etmezler. Sebebi de gurbette acılar ve hasretler içinde ana, baba, yar, dost ve memleket kıymetini öğrenmesi, kişiliğini geliştirerek kendi ayakları üzerinde durabilmesini öğrenmesidir.
Gurbet; yaşanan acı ama anlamlı bir şiirdir, Bekir Sıtkı Erdoğan’ın Binbirinci Gecesi gibi.
   “Bende bir resmi var, yarısı yırtık,
   On yıldırevimin kapısı örtük!
   Garip, bir de sarhoş oldu mu artık
   Bütün sırlarını der yavaş yavaş.”
Bugün yollar yakınlaşsa da, iletişimin hızı ve etkinliği maddi anlamda gurbeti ortadan kaldırsa da hepimizin içinde gizli gizli yaşadığımız esrarlı bir gurbet vardır.


YORUMLAR

  • 0 Yorum