Reklam
Hamza Yıldız

Hamza Yıldız


PAŞA HAZRETLERİ

03 Nisan 2018 - 13:38

Karşıyaka’nın da karşı yakasında ki yeni ve cici evimiz de soğuk rüzgârlar esiyor. 40 yılda bir içimizi kâğıda, kaleme dökelim dedik hanımın suratı bir karış. Basın yolu ile kendisini elaleme rezil rüsva ettiğimi düşünüyor. Büyüklük bende kalsın diyerek “Sana sarı laleler aldım çiçek pasajından” şarkısını huzurunda diz çökerek söyleyip, bir demet çiçek sunmaya karar vermişken… Şu Çan kazasında elli yıldır itina ile korumaya çalıştığım karizmayı çizdirmekten beni paşa hazretleri kurtardı sağ olsun. Kendisine huzurlarınızda şükranlarımı sunuyorum. Minnet duygularım bundan böyle her fırsatta kendisine hizmet olarak geri dönecektir. “Borcum haktır, param yoktur.” Bahanesinin bile arkasına sığınmayacağım, kendisine “Hamza hoca” sözü veriyorum.
    Bu yazı “Andıç Davası “ ve dolayısıyla muazzaf subaylar ile ilgili değil. Yani paşaları karıştırmayın. Öküz altında buzağı falanda aramayın. Beni de kenarından köşesinden tekrar siyasete bulaştırmayın. Öyle paşa olmuş tanıdığım veya akrabamda yok. Bu paşa başka paşa.
    Bu zamane çocuklarına artık akıl sır erdirmek mümkün değil. Benim oğlan mesela; Allah’ı var ufak tefek kusurları dışında pek şikâyetim yok. Biraz fazlaca annesine çekmiş yüce Rabbimin takdiri, boynumuz kıldan ince. Hadi araba merakını anlıyorum, her erkek çocuğun ortak paydasıdır. Benzin beleş, gaz beleş, birde araba tamponuna “Babam sağ olsun” diye yazdırdığınız zaman işlem tamam. Okul, ders, sorumluluk falan talih görev sınıfında tozlanıyor, anladık. Ama kız arkadaşına daha bir haftalık yeni doğmuş köpek yavrusu hediye etmek benim bütün duygusal ve mantıksal sınırlarımı aşıyor. Yahu kolye al, çiçek al, şiirler yaz, seni hatırlatacak zevkli bir eşya al anlarım. Bu köpek yavrusu da nereden çıktı? Tamam verdin hediyeni, bir hafta sonra “Bakamıyoruz” ayaklarına yatıp köpeği iade edip bizim başımıza bile bak homurdanmıyorum. İyi de be oğlum bu “Paşa” adından başka isim mi bulamadın? Bizim siyasi fikrimiz de, zikrimiz de belli. Telefon dinlemeleri artık bu memlekette normal vakalardan sayılsa da, gizli kamera görüntüleri ile genel başkanlar bile devriliyor. Şimdi senin masum yavru evde bir kabahat işlese ve ben “Hay paşa gibi senin…” Diye ağzımdan kötü bir kelam kaçırsam ne olur hiç düşündün mü?
    Yahu Ergenekon, Balyoz, Andıç… Silivri Ceza Evi’nde ki duruşmalar… Özel yetkili mahkemeler… Televizyondan haberde mi izlemiyorsun? Gazetede mi okumuyorsun? Benim siyasi geçmişimden hiç mi ders almadın diye çemkireceğim ama arada hanım var. Bu arada hata üzerine hata yapmak istemiyorum.
    Neyse bir hafta sonra Paşa Efendi evimize kök salmak üzere teşrif ettiler. Paşa’nın asaleti, soyu, sopu ve özellikleri üzerine internetten derin bir araştırma yaptık. Kendisi avuç içi kadar bir şey. Zaten büyümüyormuş. Yani güdükmüş. Evlat hatırına sesimizi kestik k*çımızın üzerine oturduk.
    Adam olacak çocuk b*kundan belli olur derler. Paşa’nın asaleti tavırlarından zaten belli kerata sadece bol sulu süt içiyor, uyuyor, af edersiniz pisletiyor. Ailece başında nöbet tutuyoruz kaza olmasın diye. Üç günde bir duş yaptırıyoruz beyefendiye hemde özel şampuanı ile saç kurutma makinesi ile kurutuyoruz. Kalorifer peteğinin yanında yatağı serilmiş. Yani keyifler gıcır… Apartmanda ne kadar çocuk varsa Paşa ziyareti için bizim evde, gürültü, patırtı, kıyamet. Bakıyorum hanımda bir şikâyet izi yok. Bende sesimi çıkartmıyorum. Neme lazım, ellisinden sonra karı ile dalaşacağıma, çalıyı dolaşırım. Hatta çalının arkasına saklanırım. Beladan uzak durmakta fayda var. Zaten Paşa’nın yüzü suyu hürmetine fırtınayı yeni atlatmışım aman şeytan kulağına kurşun.
    Yavaş yavaş ısınmaya başlıyorum Paşa’ya hatta seviyorum bile denebilir. Kendisi süt beyazı ama kulağı ile gözünün biri siyah. Beşiktaş forması giymiş gibi. Öyle ayaklarımın dibine gelip kokluyor, ısırmaya, kucağıma tırmanmaya çalışıyor. Ensesini okşayınca yere uzanıp mırıldıyor, elimden yiyecek kırıntılarını yalayarak yiyor. Yahu ben kendi çocuklarıma bile bu kadar yumuşak davranmadım. Herhalde yaşlanıyorum.
    Paşa hazretleri bir aylık oldu, özel araba ile veterinere götürdük keratayı, adına nüfus cüzdanı bile çıkarttık ama sıra aşıya gelince su koyuverdi kerata, üstümüz başımız battı. Hadi o neyse de gece aşıdan olsa gerek, bir durgunlaştı ki hepimizde bir telaş, bir panik. Sabaha kadar ailece başında nöbete durduk.
    Şu paşa zeki bir köpek, kerata asaletli tabii varlığı ile ailemize katıldığından beri bakıyorum evde gürültü, patırtı yok. Hanım can sıkıntısından bana sarmıyor, çocuklar kendi aralarında itişip kakışmıyor. Körün aradığı bir çift göz, fırtınada kuytuya saklanmakta fayda var.
    Bir akşam kaçamak yapayım dedim. Yok, canım öyle sandığınız gibi değil. İki-üç arkadaş oturduk Menderes’te sohbet ediyoruz. Pat! Bir telefon; benim oğlan, sesi bir ağlamaklı ki telaşlanmamak elde değil. Meğer Paşa hastalanmış, günlerden Pazar, veteriner bulamamış. Olacak ya sora sora Bağdat’ı değil ama Etiliyi bulduk. Hemde yüksek lisansını köpekler üzerine yapmış veterinerin kapısını çaldık üstelik. Yani uzman hekim. Muayenesini yaptırdık, meğer bizim Paşa hazretleri fazla beslenmekten kabız olmuş. Oraya kadar gitmişken ilacın yanında özel mama da alıverdik. Hayvanda rahatladı, bizde rahatladık. Bu arada Paşa hazretlerine özel köpek bezi sipariş ettik internet üzerinden. Kargo ile geldi, eskiden bunun onda biri bir olayda evi Silivri Cezaevine çeviren ben, hiç sesimi çıkartmadığım gibi ödemeleri bile peşin yapıyorum.
    Sabah evden çıkıyorum Paşa beni dış kapıya kadar uğurluyor, akşam eve dönüşte beni kapıda karşılıyor. Ben bu Paşa’dan gördüğüm saygıyı hane halkından görmedim kardeşim! Asaletine kurban olayım.
    Bakın, samimiyetle söylüyorum benim yaz ahretlikleri yerine Paşa’yı koyuyorum ki millet vefa görsün. O artık benim küçük oğlum niyetine. Biraz iyileşeyim, alacağım arabanın arkasına “Paşam sağ olsun” yazdıracağım. Sırf yedi düvene ibret olsun diye…


YORUMLAR

  • 0 Yorum