Reklam
Hamza Yıldız

Hamza Yıldız


KIR ÇEŞMELERİ

03 Nisan 2018 - 13:38

Muhacir yüreklerin hicretine
Tanıktır Kıraç çeşmesi
Karabiga'dan esen rüzgarla
Birlikte dinlemiştir kökünden sökülen
çınarın hikayesini
Birlikte ağlamıştır açlığa uyanan bebelerle
Çaresizliğe inat vatan arayan babalarla
Suskun.mağrur,sabırlı analarla
Hemhal olup akmıştır
Gündüzden geceye
Muhacirlikten geleceğe
Kıraç bir tepeden
Cennet bir köşeye uzanan
Müstesna bir hatıradır Kıraç çeşmesi

★★★★★

RUHU TAŞRALI OLMAK İstanbul’da tedavi gördüğüm 1979 yılının hafta sonlarında Der Saadet’i gezmek bana farklı bir dünyaya adım atma hissi verir, şaşkın ve büyülenmiş taşralı kimliğimin üzerime yapışıp kaldığını düşünür, mahcup ve tedirgin adımlarımın yönüne hâkim olamazdım. Hele Topkapı Sarayı’nın giriş kapısı ile Ayasofya arasında bulunan 3. Ahmet çeşmesi derinden etkilemişti beni. Bayırlarda sadelik ve hayatın ritmine akan kır çeşmelerinin özgürlüğü yerine; gurur, ihtişam, itina, düzen ve ihtiras çağrışımlarının zirvelerini gösteren bu çeşme, içimdeki taşra ve İstanbul çelişkisi üzerine derin bir düşünce yelpazesi açmıştı. Şükür ve tevekküldü benim için kır çeşmeleri. İddiasız ve ihtiyaca binaen yapılır, sadece insana değil bütün mahlûkatın ihtiyacı gözetilerek tanzim edilirdi. Çoğunlukla çınar, kavak ve söğütler gösterirdi yerini. Adı, sanı olmazdı. En çok yapıldığı yıl yazılırdı bir taşının üzerine veya bir besmele… Oysa 3. Ahmet çeşmesi öyle mi? Öncelikle Penayton isimli eski bir Bizans çeşmesinin yerine yaptırılmıştı hükümranlığın azametini ve iddiasını göstermesi açısından. Köşelerde sebiller bulunan çeşme ahşap saçaklı bir çatı ile kaplanmış, İslami estetiğin olmazsa olmazı kubbelerle donatılmıştır. Kayseri ve Halep Kadısı Hüseyin Vehbi bin Ahmet’e ait olan kaside, sebillerin ve çeşmelerin üzerine ta’lik hatla yazılmış. Üstünde markaslı bir kuşak, onun üzerinde lale ve akantüs yaprakları gibi Avrupai motifler ihtiva eden çinilerle kaplanmıştır. Fanilikten ebediliğe sunulan bir mesaj algısı yaratılarak inşa edilmiştir. Saltanatın kudretini ve şefkatini gösterme iddiasındadır. Ama bu iddiadaki ihtişamın sanki karşısındaki insanda had bildirme sınırlarını zorlayan bir intiba bıraktığını söyleyebilirim. Güzellik, iddia, estetik ve ihtişam elbette yakışıyor ama bu esere. Benim gönlüm yine de sadelik, kanaat, şükür ve ihtiyacı simgeleyen kır çeşmelerinden yana… Ne de olsa hala taşralıyım…






YORUMLAR

  • 0 Yorum