Reklam
Hamza Yıldız

Hamza Yıldız


Fabrika Sireni

03 Nisan 2018 - 13:38

Çan sokaklarının dili farklıdır. Kaldırımlara değen ayak seslerinizle ortak bir üslup oluşturur. Dertleşirseniz, yürürsünüz, içinizdeki sevgi tomurcuğu büyür, renklenir.
Tekel Binasını geçip ufacık kalmış bir meydan gördüğünüzde bir an duraklarsınız. Hatıralar yine yapışır yakanıza. Çöker bir kenara bir sigara yakarsınız.

Ortaokuldan, liseden dersten kırıp büyüdüğünü önce kendisine ispat etmek için sigara içmeye, daha büyüklerin en ucuz galon şaraptan tatmaya gelen öğrencilerin sığınak olarak seçtiği fabrika deposu artık yoktur.
Yanı başında Sarıbaşların yazlık sineması da…

Ve çocukluğumuzun sislerinin ardında, Bütün Çan'ın seyretme zevkine erdiği Kartalspor Çayırlar İdman Yurdu'nun oynandığı arsa apartmanlarla dolmuştur.

Onlar da Çan gibi büyümüşlerdir, gelişmişlerdir.
Bir ara beş sirenini duyarsınız fabrikanın.
İçinizde bir kıpırtı, bir coşku, bir sevgi seli… Kapılıp gidersiniz.
İlk gençlik sevdaları yüreğinizi titretir.
Ve Çan'ın şiiri başlar.

Çan'da büyüyen herkesin yaşadığı, gördüğü, Tanığı olduğu ama seslendiremediği hatıralar demetinin sıcaklığı yayılır bedene.

''Akasyalar çiçeklenirdi hastane bahçesinde
Gönlümüz zaten bahar yağmurları
İlk gençlik sevdaları
Kaldırımlar taşırdı kahrımızı
Naylon gömleklerinin kollarını sıvamış delikanlılar
 Fabrika kapısında utangaç bakışları
                       Kerem düşleriyle sarhoş
                       Yeşil Camii'den ikindi ezanlarını dinlerlerdi
Kuytularında gizli sevda nöbetçilerinin
Beş sireniyle kıpırdanırdı gönülleri
Ve ciğerlerinde kömür tozlarıyla
Maden işçilerinin yorgun yüzleri
                       
 Ihlamur kokardı en çok sokaklar          
 Haziran akşamları
                         Yazlık sinema afişlerinden başka
                         Maden işçilerinin yorgun yüzleri
Ve Çan'da ilk aşklar
Fabrika çıkışında başlardı
Ihlamur kokularıyla Haziran akşamları
İlk aylıktan alınmış beyaz mendille''

Gurbetin soğuk ve yapayalnız gecelerinde yüreğimden kâğıda dökülen bu şiir, Çan özleminin ve sevgisinin geçmişe uzanan kısa bir hikâyesi gibidir.

Çoğumuz ilk aşklarımızı fabrika kapısında, Mahcup gözlerimizle, titreyen ayaklarımızla, heyecandan duracak gibi atan kalplerimizle yaşamadık mı? Her ikindi tekrarlanan sevda nöbetlerinin eski kahramanlar bizler değil miyiz? Bugün mutlu ve kökleri gittikçe derinleşen aile bütünlüğünün temeli fabrika kapısındaki kaçamak sevda bakışlarıyla atılmadı mı?

 ''Şehir yeni sevdaları doğurur gizli gizli…
   Sevdalar yüreklerden sokaklara, caddeler yayılır.
   Şehir sevdalarının sessiz tanıklığıyla yetinir.
   Her fabrika sireninde yeni bir coşkuyla içi titrer.''


YORUMLAR

  • 0 Yorum