Reklam
Hamza Yıldız

Hamza Yıldız


Çayırlar Spor

03 Nisan 2018 - 13:38

Bizim sevdamız şiirdir.

Akşamları ve vardiya dönümlerinde nöbetini tuttuğumuz… Bir edalı bakışla avunduğumuz… Bir çift gözün derinliklerinde kaybolduğumuz… Bele kadar düşen saçların meliklerinde savrulduğumuz. Aşk; bütün yoksulluklara rağmen umudun adıyla.

 

Yeni yeni kurulan bir mahalleydi Çayırlar. Fabrika kapısı ile Atav köprüsü arasında Çanakkale yolunun alt ve üst tarafına kuruluyordu. Ya kömür ocağı veya fabrikada iş bulanların yerleşim alanıydı. Tek veya iki katlı ama bahçeliydi evler. Birde çok çocuklu… Alın teri ve emeğin var ettiği. Acının ve mutluluğun birbirine karışarak, inadına mücadelenin alın yazısı olan yerlerden.

“Ölürsem, unutulursam, duasız kalırsam

Çayırlarda bir gül tomurcuklanır

Bu sevda

İlk yağmurla

Yeniden çan sokaklarına düşer Lamia...”

 

Konumuz elbette futbol. Felsefe, şiir ve aşk olmadan futbol olur mu?

Malum, Çayırlar taifesi çokça Sarıbaş’ın kahveye takılır. Tarladan gelmişim yorgun argın. Ama poşetlerde asma yaprağı ile ilk turfanda kiraz ve çilek dolu, tamamen organik. İki, üç bardak yorgunluk çayı içip adet üzere eve atacağım kapağı.

Kahveci Nusret, “ Hadi maça beyler! Araba kalkıyor” narası patlatıyor. “Ne maçı ?” diye soruyorum.

Meğer belediyenin halı saha turnuvası başlamış. Çayırlarspor kurulmuş. İlk maçı bu akşammış. Sponsorlar Ramazan Beceren, berber Ömer ve diğerleri… Malzemeci bizim Laz Yücel. Sözde iyi takım kurmuşlar falan… Kahve tevatürü aldı gitti maç ve takım üzerine… Beş dakikada motoruna, taksisine atlayan, yanına alabileceği kadar taraftar alarak kayboldu ortadan. Allah’tan İlyas’la çaylarımızı tam bitirirken Sabri Sefa vekilimiz çıktı geldi. Bizi boş kahveye nöbet tutmaktan kurtardı. Böylece biz de başlamadan maça yetişmiş olduk. Fakat ben Çayırlar deyince Çayırlar İdman Yurdunu hatırladım. Eski deponun yanında yapılan Çayırlar-Kartal spor maçlarını. Şükrü, Yusuf, İsmail… Yani öz be öz Çayırlıları… Hatıralar canlandı gözümün önünde. O eski ama güzel yıllar. Ölenlere rahmet, kalanlara sağlık ve mutluluk dileyelim. Ama bu mevzuya döneceğiz.

Takımlar sahaya çıktı. Çayırların forması yeşil-beyaz. Eee çayırlar bu elbette yeşil olacak. Rakip Karakocaspor. Ama hepsi genç.  Civa gibi… Bizim kaptan Mehmet, tamam… Çanspor’dan hatırladığım dayı da var. Gençlerden Oğuz iyi... Alper, Sezai, Yücel… Gerisi maç kadrosunu elime almadan hatırlayamam. Bakıyorum yılların devecisi Rahim Beceren en öne çekmiş sandalyeyi. Bakkal Mustafa orda. Berber Ömer teknik direktör koltuğunda, Ramazan Beceren kafeterya locasında ailece izliyor maçı. Müjdat abi geliyor. Lokantacı Hasan ve Can Tabldot patronu Fethi Kaya hazirunda.  Hüseyin Başaran bolca Çayırlar fotoğrafı çekiyor ki “Ben de eski Çayırlıyım” deme hakkına sahip olsun.  Yıllarca maç yorumları yazmışız. Isınma hareketlerinde iki takımı tartıya çıkarıyorum. Güç ile tecrübenin maçı olacak diyorum. Karakocaspor’un hepsi genç, dinamik… Çayırlarspor ise futbolu doya doya oynamış, durulmuş tecrübeli futbolculardan kurulu bir takım.

Maç başlıyor. Bizim takım top yapmaya çalışıyor, Karakoca öyle pres yapıyor ki, oyunu bozuyor. Korkusuzca ve oyunu çirkinleştirmeden oynuyorlar. Derken tecrübenin adı olan dayı uzaktan kaleciyi avlıyor 1-0…  derken arka direkte Yücel kafayla maçı 2-0’a getiriyor. Takım tam rahatlayacak derken Karakoca inatla kovaladığı golü buluyor. Maç 2-1… Hakem düdüğü çalıyor ve devre.

Lokantacı Hasan’a takılıyorum “galibiyet pirimi sabah çorbası mı?” diye. “Bir koca tepsi köfte” diye ekliyor, “Ekmekler Müjdat abi den.”. Fethiye takılıyorum, “Hadi sen ne yapacaksın?” “Ben tabldot ‘la idare ederim, senin pirim ne?” bu garip kul ne yapar? Yazı yazar. Bakın bu yazıyı galibiyet primi niteliğinde yazıyorum. Ona göre. Bu arada Nusret’i de çay ve meşrubat sponsoru yapsak fena olmayacak. Gaza gelir kerata. Berber Ömer’de galibiyet başına bir saç-sakal tıraşı sözü verdimi yeter. Amele mahallesi takımın yemeği, çayı, tıraşı oldu mu yeter.

Neyse maçın ikinci yarısı başlıyor. Biz kenarda makarna yapıyoruz ana sahadakiler epeyce ter döküyor. Tecrübe yavaş yavaş ağırlığını sahaya koyuyor. Karakoca kalecisi kedi mübarek. Herif top çıkarmıyor, objektiflere poz veriyor. Ama o da bu tecrübe karşısında direncini kaybediyor. Mehmet 3. , Sezai 4. , Yücel 5. , Alper 6. , Sezai 7. Ve Mehmet kapanış golü olan 8. yi atıyor. Şimdi maçın skoruna bakıp “Efsane geri mi dönüyor?” demek için vakit erken. Ama muhabbeti bile güzel. Güzel insanların bir arada görmek keyfi az mı? Artık gelecek maça kadar malzeme bol.

Evet, bu gün Çayırlarda bir gül açtı…

Çan sokaklarına yağmur düştü,

Ve yürekte bir sevda kıpırdadı.

Daha ne olsun  

24.05.2013
Hamza Yıldız

 

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum