Reklam
Hamza Yıldız

Hamza Yıldız


BOZKIRDA BÜYÜYEN AĞAÇ

03 Nisan 2018 - 13:38

Bu yazı, kökünün Karamanoğlu Mehmet Bey'den geldiğini hatırlayanlara,
Duası ve hoş görüsü Hz.Mevlana'dan gelenlere ,
Hayata bakış açısını Hoca Nasrettin'den alanlara ithaf olsun...
Ve üstelik,
Gerçeği; geçmişten bu güne ve dahi geleceğe taşımanın ötesinde...
Bozkırda agaç olabilme erdeminin son temsilcilerine selam arzusuyla...
Hayır ve dua niyetine kaleme alınmıştır.
Bir garip kulun şükür ve minnetinin basit bir ifadesi olarak da kalacaktır. '
İnsan; hayatı özlemlerinde yaşar.
Gurbetin acımasız var olma mücadelesinin kıran kırana savaşında ve bu savaşın yalnızlığında öğrenir gerçeği....
Yada var ettiği değerlerin peşinde koşarken verdiği emeğin terl, yorgunluğunda olgunlaşır, demlenir, tatlanır...
Ama insan gönül üzerine hep  muhacirdir...
Sıcak alışkanlıklardan, rahat ve güvenceden ayrılıp yola çıkmna tedirginliği ve heyecanı...
Yaşama umudunu da  beraberinde getirir.... Küllenen ateşin harlamasıdır yeniden başlamak... Bismillah diyebilmenin inancı...
Hep tedirgin, mahcup soyunmuşumdur büyük sevdalara ve savaşlara...
Yetmişli yılların ortasında düştüm yollara... En iyi bildiğim yola çıkmaktır aslında.
Her gidişin dönüşünde şunu farkettim, lakin yirmibeş yıl gecikmeyle...
Olsun...
Artık hakikatin zaman ve mekan dışında olduğunu biliyorum...

Egenin, Karadenizin, doğu ve güney doğunun toprağı ve insanıyla beraber olma mecburiyetinin, mahkumiyetinin güzelliği ile, o yaşanmadan bilinemez tatlarıyla hemhal oldum...

Öğretmenin ötesinde farklılığın inanılmaz hazzını öğrendim...

Sözün kısası, mağaramdan çıkıp yine yollara düşüyorum. Bu defa kızımı, güzelimi ziyarete gidiyorum. Biliyorum... Tek gerçek ne kızım ne de benim... Herkesin kendine göre bir gerçeği var.
Mekanlar ve şehirler...
Sokaklar ve binalar...
Tarlalar ve dağlar...
Şaşırtmayacak beni biliyorum...
Bir tek, yalnızca insanlar şaşırtıyor beni...

Ve ben ne bir şehrin büyüsüne, ne sosyolojik gerçeklerin istatistiki bilgilerine, ne modernizmin ölçütlerine göre değil, genlerimde taşıdığım o ayrıcalığa, bozkıra, bozkırın ortasında benim misyonumu taşıyan kızıma vesile olduğu dostlarıma gidiyorum...

Rahmetli hocam, Erol Güngör'ün Türk Edebiyatı Dergisinin sohbet salonunda dinlediğim düşlerine gidiyorum...
Anadolu ve bozkır gerçeğine...

Konyaya gidiyorum. Türk'ün ve Türkçenin sultanı Karaman Oğlu Mehmet Bey'in diyarına. İnancı ve muhabbeti aşkla yoğuran HZ.Mevlana'ya...
Hoca Nasrettinin bizlere miras bıraktığı hayata gülümseyerek bakma tadına...
Yollar duble...
Geliş ayrı, gidiş ayrı...
Yollar iyi olunca hayatta hızlanıyor. Acelesi olanlar gelip geçiyor.
Bense gönül gözüyle okşarcasına geçiyorum Bursayı, Kütahyayı, Afyonu...
Şehitlikleri,Kurtuluş Savaşının abidelerinin o manevi hazzı ruhumu okşuyor. Gazi Paşaya, silah arkadaşlarına, şehitlere dua niyetine bir selam gönderiyorum...
'Deliliğim sevdamdan, bilgeliğim sabırdan, ruhum bozkırdandır '  demişya şair... Sultan dağının eteklerine yaslanmış bi köşe olan Akşehirde uzun bir mola veriyorum. Hoca Nasrettinin toprağında nefesleniyorum...
Mubarek, bilge, muzip ama hayatın gerçeklerine gülümseyerek bakma dersi aldığım ve herkesin ders alması gerektiğine inandığım o inanç abidesinin yaşadığı toprakların üzerinde ayaklarım. Çayın sıcaklığına inat içim titriyor... Akşehir Gölü, meyve bahçeleri, yaşanan ve tükenen binlerce hayat... Hala ruhumuzu okşamaya devam eden Hoca Nasrettin...
Ölümsüzlük, unutulmamaktır...
Duada adı zikrolunan her fani; Hayatın maddi, ruhun manevi gerçeğinin bir ifadesidir... Şükür sadece yaradana ve yaradanın bizlere bahşettiği nimetleredir.
Bozkırın kalbine ve ruhuna doğru otobilim hız aldıkça tek tük agaç yoksulluğu bile içimi ısıtıyor. Bozkırda var olmanın ve var etmenin güçlüğüne rağmen bozkırla koyun koyuna yaşama iradesine saygı duyarak yol alıyorum...
Kızıma gidiyorum...
Yollar amaca ulaşmada kısaldıkça heycanım artıyor. Balkanlara gidip gelen geçmişim bozkırda, atayurdunda beni bekliyor.
Bozkırda fidan olmanın, yeşermenin, meyveye durmanın, çilesine çok tanık oldum.
Karaman Oğlu Mehmet Bey'in iradesiyle kullandığım ve onun kulağına fısıldadığım, her ninni, her masal, her kelime onun direnci ve hayat felfesi olmuştur, olmyada devam edicektir, eminim...
Vatan; toprak ve insandır...
İnaç ve irade...
Mücadele ve sabır...
Yaşamak ve yaşatmanın ötesinde...
Yüreğimizi kabartan....
Bir türküdür vatan...
 Konya' ya 20 KM kaldı. 7 saattir yoldayım. Direksiyon sallıyorum yoruldum... Beni direksiyon başında tutan bozkırda hayata sımsıkı sarılan kızıma sarılma mutluluğu...
Sevgi; Yorgunluğa inat umuda sarılma değil mi zaten ?
İçimde hiç olmadığı kadar umut, hiç olmadığı kadar sabır ve yıllardır biriktirdiğim, ve paylaştığım o sevgi kıpırtıları var.
Özlemle kavuşmanın sınırında, bozkırın ortasındayım...


YORUMLAR

  • 0 Yorum