Reklam
Hamza Yıldız

Hamza Yıldız


Şiirler

03 Nisan 2018 - 13:38

<b>YAĞMUR</b>

Bu akşam yine dört duvar yalnızlık
Ve yağmur hala perdelerin ardında
Karanlığa bürünmüş ezgileri ile
Hatıraları okşarcasına kıpır kıpır
Islanmaya çağırıyor

Terkedilmiş bir yolun sessizliğini sahiplenirken
Yağmur ve gece gibi
Anlamını bulacak dudaklarımız
Adamakıllı ıslanacağız deliler gibi
Peşimizde yağmur
Ellerimizde yeniden kurulan dünyanın sıcaklığı

Bu akşam yine dört duvar yalnızlık
Tam ıslanma vaktidir utanmasız
Ellerini ver
Yeni pencereler açalım yağmura
Heyecanlarımız rüzgar olsun

Bu akşam yine dört duvar yalnızlık
Çatıyı kaldırınca gökyüzü
Yağmur
Hürriyet
Ve sadece ikimiz.


<b>MED-CEZİR</b>

Ben, en çok hayallerin peşinde yorulmayı sevdim
Karlı dağların zirvelerindeki
    Buğulu nefesleri,
Azgın dalgaların kucağındaki
 Yaşama umudu
Kızgın çöllerdeki
 İrem serinliği
Yaşanmamış macera bilinmezliğindeki coşkuyu
Ben, en çok hayallerin peşinde
Yorulmayı sevdim
Ama ilk çığ düşmelerine uyanışımı
Nefes alışın huzurunu
Susamışlığın terini
Bir öpüşün tadını

Gerçeğin acısını iliklerimde hissettiğimde
Kurşun yarasının sıcaklığını
Mahkeme tutanaklarının öfkesini
Hücre duvarlarının suskunluğunu
Dar ağacında aşka dönüştürdüm

Hayal ve gerçeğin sınırlarında
 Mayınlar arasında yürüdüm yıllarca
Yıllarca
Umut ve öfke arasında
Coşku ve hüzün arasında
İnanç ve ihanet arasında
Aşk ve nefret arasında
Ki; zaman artığı med-cezirlerde
Kimseler yoktu
Kirli gökyüzündeki bulutlardan başka
Karım
Çocuklarım
Dostlarım
YOKTU!
Kimseler yoktu

Bakışları uzak ufuklarda parçalanan
Hayalleri sımsıkı sarılmış bir idealistin
Mahkum yüreği
Çelişkili beyni
Ve şarjöründe bitirdiği hayalleri vardı
Zamansız açan çiçeklerin kokusu
Unutulmuş türkülerin yetimliği
Hayatı adam gibi yaşamanın deliliği

Ben en çok gerçeklerle ustura ağzında savaşmayı
Avuçlarımda büyüttüğüm yakamozları
Ve
Hayallerin peşinde yorulmayı sevdim
Ben en çok
En çok da
Seni sevdim


<b>TOHUM KADAR</b>

Kartal kanadına değen
Bulut gözlerin
Rahmetin yedi rengiyle buluşur
Kısılmış lamba fitili sevdam
İlk cemre müjdesinde sabra ulaşır

Ayrılık tohumunu avuçlarıma bıraktığında
Mutluluk kendi mevsimini yaratmıştı
Hüzün ve yalnızlık
Otağını kurduğunda
Büyüdü ruhundaki karanlık
Sustu avucumdaki tohum

Bulut gözlerindeki rahmete vurgumun
Aşkın tohumu yüreğime düştü
Hasretin dağ zirvelerini tutan kar
Zaman aşka dar
Ebem kuşağı sevdam özel bir düştü
Aşkın tohumu yüreğime düştü

Semayı kuşatan yağmur
Toprağa sığınan tohum
Kefen olan kar
Ölüm kadar
Hayat kadar
Karanlığın içinde suskun

Ölüm ve rahmet ayrımında
Tipiden kaçan tecrübe
Toprağa gizlenen umut
Umut ve tecrübe arasındaki uçurum
Tohumun
Ölümden can çıkarması

Güze evrilmişti zaman
Tohumu yüreğime bıraktığında
Kasımpatılardı direnen renkler
Sonra kardelenler
Canım
Çürüyen yalnızlığı

Gerçeği toprak örtünce soğuk
Soğuk karanlık, kar
Mekan kadar dar
Ölüm kadar
Ölümden sonrası bıraktığın tohum kadar

Avucuma bıraktığın tohum
Kırdı kabuğumu
Karanlıktan fışkırdı hayat
Yalnızlıktan doğdu aşk
Yeşilin bütün tonlarına değdi gözlerim

Şükür ki aşk var
Kısılmış lamba fitili lambam
Ömür kadar
Ömürden sonrası 
 Bıraktığın tohum kadar

Kartal kanadına değen
Bulut gözlerin
Rahmetin yedi rengiyle buluşur
Kısılmış lamba fitili sevdam
İlk cemre müjdesinde sabra ulaşır.

YORUMLAR

  • 0 Yorum