Reklam
Ahmet Kocabaş

Ahmet Kocabaş


ŞEHİTLER GÜNÜ’NDEN NEVRUZ BAYRAMINA…

03 Nisan 2018 - 13:38

--Bu yazı 23 Mart 2012 Cuma günü Fabrikalar Camii’nde hutbe olarak okunmuştur.--
        Önemli bir coğrafyada, kutsal bir toprakta ve mübarek bir ülkede yaşıyoruz. Anadolu’yu vatan edindiğimiz bin yıldan beri dertsiz ve sıkıntısız bir hayat süremedik. Çünkü bu topraklar, jeopolitik yönü çok yüksek önemli topraklardır. Bu coğrafyanın bedelini ödeyemeyenler bu bölgede yaşayamazlar. Anadolu pahalı bir ülkedir.
       Türk milleti bu ülkenin bedelini en son Çanakkale’de ve İstiklal Harbi’nde yüz binleri bulan şehitleriyle ödemiş ve halen ödemeye devam etmektedir.
        Yiğitlerin üzerinde can verdiği, kahramanların koynunda şehit düştüğü, anaların kınalı kuzularına ağıt yaktığı, yavukluların gözyaşı döktüğü kutsal toprak Anadolu… Benim eşsiz güzel yurdum!
        Yüce Türk Milleti, senin bedelini sadece Çanakkale’de her ay 29 bin Mehmetciğin kanıyla, canıyla; 253 bin vatan evladının şehit olduğu, melekelere karıştığı, peygamberlerle buluştuğu, Allah’a ulaştığı bir destanla ödemiştir… Metrekareye altı bin merminin düştüğü, her bir Mehmetcik bedenine üç bin kurşunun isabet ettiği bir destan… Biriktirilseydi beklide barajları dolduracak Mehmetcik kanının akıtıldığı bir destan…
        19. Tümen Kumandanı Yarbay Mustafa Kemal’in Dünya Harp Tarihi’nde ender rastlanan; 57. Alaya verdiği şu emir Çanakkale Kara Savaşları’nın kaderini değiştirmiştir:
        “Ben size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum. Bizler ölene kadar yerimize yeni kuvvetler ve yeni kumandanlar gelecektir…” Çanakkale’yi ölümsüzleştiren ruh işte budur…
         Başka hangi asker için bu kadar kurşun atılmış, başka hangi vatan için bu kadar Mehmetcik şehit verilmiş?
          Tarihin ayağa kalktığı, toprağın selam durduğu, bulutların alkış tuttuğu, ağaçların secdeye vardığı, meleklerin hayran olduğu, dostun memnun kaldığı, düşmanın gözünün korktuğu bir destan.
           Çanakkale Destanı, dünyanın en acımasız istilacılarına karşı verilmiş bir savunma savaşıdır. Çanakkale Destanı’nı yazan kadro; İstiklal Harbi’ni de kazanan kadrodur. Çanakkale Zaferi İstiklal Harbi’ne giden yolu açmıştır. Çanakkale Destanı Osmanlı Devleti’nin son içtiması, son toplantısı, son sözü; İstiklal Harbi Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk sözü, önsözüdür.
         Çanakkale Destanı’nı yiğitlere, şehitlere ve gazilere borçluyuz. Şehidi olmayan toprak vatan olmaz.
         Şahadeti düşünmeyen askerden Mehmetcik, şehidi olmayan topraktan vatan, kana bulanmayan kumaştan bayrak olmaz… Bu nedenle Milli Şair:
         “Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
          Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda…” diyor.
          Bir diğer şair de:
         “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır.
          Toprak, uğrunda ölen varsa vatandır.” diye haykırıyor.
          Anadolu, uğrunda yiğitlerin can verdiği, üzerinde soylu kahramanların şehit düştüğü, anaların şehit yavrularına gözyaşı döktüğü, gencecik gelinlerin dul kaldığı, günahsız bebeklerin yetim doğduğu kutsal topraklardır.
           “Benim eşsiz güzel yurdum…
            Yurtlar şahı güzel yurdum…
            Türk’ü türkü kokan yurdum…
            Anadolu, Anadolu’m.”
           “ Binler, yanında gazi; binler ardında şehit.”
            Bu topraklar Anadolu, bu topraklar yiğit.
            Bizler şehitler coğrafyasının evlatları, şehitler toprağının çocukları, şehitler ülkesinin yiğitleriyiz. Şehit caddeleri, şehit okulları, şehit camileri, şehit çeşmeleri, şehit abideleri, Anadolu medeniyetinin temel yapılarıdır. Şehit Ömerler, şehit Ali’ler, şehit Hüseyinler, şehit Mustafalar, şehit Mehmetler, şehit Fatmalar ruh dünyamızın teselli kaynaklarıdır. Çanakkale türküleri, Yemen ezgileri, Tuna mersiyeleri, şehit ağıtları şehitleri ölümsüzleştiren onur belgelerimizdir.
     Eş hele bir dağları örten karı,
     Ot değil onlar, dedenin saçları!
    Dinle, şehit sesleridir, rüzgarı!”
   “ Sen şehit oğlusun, yazıktır incitme Atanı!”
     Bu topraklar:
  “ İstiklal uğrunda, namus yolunda,
    Can veren Mehmet’in yattığı yerdir.”
    Çanakkale Zaferi ve Şehitler Günü’nü kutladığımız, yeni şehitleri Allah’a yolcu ettiğimiz bu günler, birlik günleridir, dik durma günleridir. Ülkeyi ve milleti daha çok sevme günleridir. Ay Yıldızlı bayrağı daha çok yükseltme günleridir. Şehitlere ve emanetlerine daha çok sahip çıkma günleridir…
     Birkaç noktaya daha işaret ederek konuşmamı bitiriyorum:
Çanakkale Savaşlarında; görünmeyen varlıklar, yeşil cüppeli ermişler, ölülerin ruhları gelip düşman askerleriyle savaştılar mı?
        Bu tür savaşları tabulaştırarak insan gücünün üstünde bir anlam vermek; öncelikle Mehmetciklerin kahramanlığını, komutanlarımızın harp stratejilerini, gazilerin alın terini, şehitlerimizin mübarek kanını gasp etmektir. Bu tür yanlışlıklar şehitlerin, gazilerin emeklerini görünmez güçlere peşkeş çekmektir. Bu güçler Balkan katliamlarında, Sarıkamış facialarında, Yemen yenilgilerinde neden gelmediler?
         Bu yanlışları yapmayalım.
         Elbette bizim duamız olacak, Kur’an okuyacağız, Kurban keseceğiz, bunlar önemli… Ama çalışacağız, üreteceğiz de…
Çanakkale Destanı ve İstiklal Harbi birbirinin alternatifi değildir, birbirini tamamlayan zaferlerdir. Zaman zaman Çanakkale Zaferi ile İstiklal Harbini, Şehitler Abidesi’yle Anıtkabir’i karşı karşıya getirmek isteyen vicdansızlar çıkabiliyor. Bu anlayışı seslendirenler ne yapmak istediklerinin farkındalar mı?
       Bu millet; Çanakkale Destanı ile coşan, İstiklal Harbiyle vatanını kurtaran, şehitler adına Abide diken, Gazi Mustafa Kemal için Anıtkabir inşa eden, tarihine ve geçmişine sahip çıkan bir millettir.
       Türkiye Cumhuriyeti bizim babamız ise Osmanlı Devleti de bizim dedemizdir. Babasıyla dedesini karşı karşıya getiren bir adam huzurlu olur mu?
      Zaferlerini ve milli kahramanlarını karşı karşıya getiren bir milletin geleceği olamaz. Tarihi olayları karşı karşıya getirmek yerine onlardan ibret almayız.
      Bu yanlışları yaparsak ne olur biliyor musunuz?
      Kalplerimizi bölerler, fikirlerimizi ayırırlar. Sonra bizi birbirimize düşürürler. Kardeşi kardeşe kırdırırlar. Bir bedendeki kolları ayırırlar, bir baştaki gözleri ayırırlar… Ve bu ülkeye bu millete yazık olur…
 3)    İlkbaharın geldiğini, toprağın canlandığını, suyun bitkiyle buluştuğunu simgeleyen Nevruz bayramını kana bulayanlar, polis panzerlerini taşlayanlar, iş yerlerinin camını kıranlar, güvenlik güçlerimize kurşun sıkanlar acaba bizi birbirimize düşürmenin oyununu mu tezgâhlıyorlar?
    Yahu kardeşim bahar bayramında, bayramda kavga olur mu? Bayramda devlete isyan provaları yapılır mı?
   Bizim geleneğimizde devlete bağlılık vardır. Kanunlara saygı vardır… Çünkü bu devlet bizimdir, bu ülke bizimdir. Türkmeniyle, kürdüyle, lazıyla, çerkeziyle yahu biz bir bütünüz, biz biriz… Biz etle tırnağa dönüşmüşüz. Biz millet olmuşuz, Türk milleti, Türkiye milleti olmuşuz…
    Bakın bizim kurucumuz, büyüğümüz İbrahim Bodur Bey ne yapmış? Biz böyle bir gelenekten geliyoruz…
    Biga’da Dokumacı Ekrem Abi vardı. Diyarbakırlı… 60 sene önce sayın büyüğümüz bu fabrikaları kurarken Diyarbakırlı bu Ekrem Abi’yi de yanına almış… Yahu kardeşim biz bir bütünüz, Diyarbakırlı Çanakkaleli biz elele vermişiz, bu müesseseleri kurmuşuz, Türkiye’yi inşa etmişiz. Ekrem Abi Biga’ya okul yaptırmış. Diyarbakırlı Ekrem Ergün’ün yaptırdığı okulda şimdi Bigalı, Çanakkaleli çocuklar okuyor… işte biz buyuz!
    Rafet Sezgin var, eski milletvekili, sayın kurucumuzun da yakından tanıdığı bir isim. Nereli biliyor musunuz? Bitlis’li… Bitlisli Rafet Sezgin’i biz Çanakkale’den birkaç dönem Milletvekili yaptık… Yahu biz beraberiz, biz birlikte bir gücüz, biz birlikte Türkiye’yiz…
   Şimdi de Kale Grubu Van’da depremden sonra dört tane okul, anaokulu yaptırdı…
   Sayın Büyüğümüz sayesinde biz doğulu, güneydoğulu kardeşlerimizle 60 sene önce diyalogu başlatmışız, 60 sene önce kucaklaşmışız. Yahu biz bir bütünüz. Bizi kimse yıkamaz. Bu şehitler, bu gaziler bizimle beraber… Doğu, Batı, Kuzey, Güney biz birlikteyiz. Hakkâri, Şırnak, Diyarbakır, Mardin, Van, Bitlis, Çanakkale biz kardeşiz…
    Bunu bir kez daha haykırmak istedim bu mübarek günde.
   Sayın büyüğüm bu aydınlık Cuma gününde sizi de saygıyla selamlıyor, Allah’tan sağlık, sıhhat ve afiyetler diliyorum. Allah size uzun ömürler versin diye dua ediyoruz. Ellerinizden saygıyla öpüyorum.
    Gazi Mustafa Kemal’i, silah arkadaşlarını, Çanakkale ve İstiklal Harbi şehitlerini, Afganistan ve Cudi dağında şehit düşenleri ve tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum.


YORUMLAR

  • 0 Yorum