Reklam
Ahmet Kocabaş

Ahmet Kocabaş


Atatürk'ün İslam'a Bakışı

03 Nisan 2018 - 13:38

Atatürk’ün ölüm yıldönümünde O’nu  rahmetle anarak O’nun islama bakışını açıklamaya çalışacağım.
Biz Atatürk’ü yeterince tanıyor muyuz?
Hayır tanımıyoruz.Ne”Atatürkçüyüm” diye avaz avaz bağıranlar onu tanıyor,ne de o na karşı olduğunu söyleyenler…Hiçbiri Atatürk’ü tanımıyor.
Mesela bakın onu nasıl suçluyorlar:
“Gazi Kur’an-ı kerim’i bazı İslamlık aleyhtarı züppelere tercüme ettirmek arzusundadır.Sonra da Kur’anın Arapça okunmasını,namazda bile yasaklayarak bu tercümeyi okutacak!Ve o züppelerle işi alaya boğarak,güya Kur’anı da İslamlığı da kaldıracaktır”(1)
Kafayı görüyor musunuz?Bu cümleler tam bir felakettir.Bu suçlamalar karşısında Atatürk ne yapmıştır?Osmanlı medreselerinde yetişen  devrin en büyük alimi Elmalı Hamdi Yazır’a Kur’an-ı tercüme ve tefsir ettirmiştir.Bugün İslam dünyasında bu tefsirden daha çaplı bir tefsir yapılamamıştır.
Anladınız mı gerçeği…
Sözüm ona Atatürkçülüğün bayraktarlığını yapanlardan biri de diyor ki:
“Cennet se bu yurt sen onu buldundu harabe
Birgün olacaktır anıtın Türklüğe Kabe!
Olmaz bize cennetlerin ufkundan inen ses
İnsanlar ölür,Türklüğe Allah olan ölmez!”diyor(2) adeta Atatürk’ü ilahlaştırıyor.
Yanlış şeyler bunlar…
Peki bu durum karşısında Atatürk ne diyor?
“Benim naçiz vücudum elbet birgün toprak olacaktır,ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır”(3)
Gördünüz mü Atatürk’ü?
Diyor ki:
“Ben ölümlü bir insanım,tanrı falan değilim.Ben de öleceğim,eğer beni yaşatmak istiyorsanız eserime sahip çıkın”yeter diyor.
Eğer bir lider fiziki varlığı ile ölüyor ama fikirleri eserleri ve yaptıklarıyla yaşıyorsa O gerçekten yaşıyor demektir.Atatürk bugün eserleriyle yaşıyor.
Kitap vitrinlerinde gördüm,adamın biri “Atatürk’ün Kehanetleri” diye bir kitap yazmış.Atatürk’ü gaipten haber veren bir kahine benzetmiş…
Kardeşim…
Atatürk kahin mi?...
Ayıp şeyler bunlar.
“Hayatta en hakiki mürşid ilimdir” diyen bir kahramanı nasıl anlıyorlar Allah aşkına..
Müslüman türk milletine İki Mustafa’yı hep yanlış anlattık ve anlatmaya devam ediyoruz…Hatta bazen İki Mustafa’yı karşı karşıya getirip birbiriyle vuruşturduk.En büyük  günahımız budur.Bu günahı işlediğimizden beri başımız beladan kurtulmuyor.Hala Muhammed Mustafa ve Mustafa Kemal  üzerinden birbirimizi perişan ediyoruz.Şu rezalete bakın Allah aşkına…
Mustafa Kemal hazretleri Hz.Muhammed Mustafa’yı bakın nasıl anlatıyor:
“Peygamber Efendimiz…Allah’ın birinci ve en büyük kuludur.O’nun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor.Benim,senin adın silinir,fakat sonsuza kadar O ölümsüzdür”
“Tanrı birdir,büyüktür.Cenab-ı Peygamber  Hatem’ül enbiya olmuştur ve kitab-ı Ekmel’dir
Bu sözleri sarfeden Atatürk dine,islama karşı olabilir mi?
Yine Atatürk diyor ki:
“Hz. Muhammed’in bir avuç imanlı müslümanla mahşer gibi kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir muharebesinde kazandığı zafer,fani insanların ka^rı değildir.O’nun peygamberliğinin en kuvvetli delili işte bu savaştır”
Biz niçin değerlerimizin,toprağımızın,ülkemizin,bayrağımızın,milli kahramanlarımızın,dini ve milli kültürümüzün değerini bilmiyoruz?...
Atatürk dindar bir ailede yetişmiş,doğduğunda Peygamberimizin adı olan Mustafa ismini almış,mahalle mektebine gitmiş ve ilk dini bilgileri orada almıştır.
Askeri lisede ve Harp okulu’nda ki dersleri arasında Tecvidli Kur’an,Usul’ü Tefsir,Usul’ü Hadis,Usul’ü Fıkıh gibi çok önemli dini dersler bulunmakta ve İslam tarihi okuduğu,peygamberimizin hayatını bir ilahiyatçı kadar bildiği anlaşılmaktadır.Hatta 26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruz’da  Bedir  Savaşı’nın  stratejilerinin uygulandığı ifade edilmektedir.(5)
Atatürk’ün çocukluğunda arkadaşlarıyla birlikte teravih namazı kıldığı,cephelerde namaz kıldığı ve askerlere de kılmaları için izin verdiği bilinmektedir
“Ramazan ayı gelir gelmez ince saz heyeti Çankaya köşküne giremezdi.Kandil gecelerinde saz çaldırmazlardı.Sadece beni huzurlarına çağırır,Kur’an-ı Kerim’den bazı sureler okuturlardı.Ben okurken gözleri bir noktaya takılır,derin bir huşu ile dinlerlerdi”
Bu sözler Çankaya köşkünde uzun yıllar Atatürk’ün saz heyetinin başkanlığını yürüten binbaşı Hafız Yaşar Okur’a  aittir.
Atatürk Türkiye’yi ziyaret eden  İran Şehinşah Pehlevi’ye Hafız Yaşar Okur’ u “Bu benim hafızımdır”diye tanıtmış,protokol huzurunda Kerbela Kasidesi’ni okutmuştur.Her ramazanda Hacı Bayram ve Zincirlikuyu camilerinde şehitlerimizin ruhu için hatm-i şerif,her sene Çanakkale şehitleri için mevlid okutmuştur.
Biliyorsunuz Türkiye Büyük Millet Meclisi Atatürk’ün emriyle özellikle Cuma günü,Cuma namazıyla ve Kur’anlar okunarak ,dualarla açılmıştır.Balıkesir Zağnos Paşa Camii’nde Atatürk minbere çıkarak hutbe okumuştur.Camimize astığımız o hutbe bir hitabe harikasıdır.
Emevi sultanı Abdülmelik Kur’an-ı yere fırlatırken,Mervan oklara hedef yaparak parçalarken,Atatürk Kur’an-ı Kerim’i Türkçeye  tercüme etirmiş ve tefsirini yaptırmıştır.Sahih-i Buhari’yi de Türkçeye kazandırmıştır.Böylece İslam’ın iki önemli kaynağı olduğu mesajını vermiştir.
Atatürk üç kişi için ayağa kalkmıştır.Annesi,hocası ve Diyanet işleri başkanı Rıfat Börekçi…
Cumhuriyetin ilk diyanet işleri başkanı Rifat Börekçi anlatıyor:
“Atatürk’ün huzuruna girdiğimde beni ayakta karşılardı.Utanır,ezilir,büzülür”paşam beni mahcup ediyorsunuz”dediğim zaman din adamlarına saygı göstermek Müslümanlığın icaplarındandır”buyururlardı.Atatürk şahsi çıkarları için kutsal dinimizi siyasete alet eden cahil din adamlarını sevmezdi.
Başka ne yapmış Mustafa Kemal?
“Evkaf ve Şeriyye Vekaleti ile Genel Kurmay Vekaletini kaldırıp,Diyanet İşleri Başkanlığı’nı ve Genel Kurmay Başkanlığı’nı kurmuş.Diyanet işleri başkanlığına Genel Kurmay Başkanlığı’ndan  sembolik olarak 5 kuruş fazla maaş bağlamıştır.Çankaya Köşkü’nünü içinde Diyanet İşleri Başkanlığı’na konut tahsis etmiştir.
İşte Atatürk budur
Burada Beykoz Cami imamının bir anısını kendi ağzından anlatmak istiyorum..
“Bir ikindi vakti iskelenin yanında kahvede oturuyordum.Kahvenin önünde birkaç otomobil durdu.En önde duran otomobilden Atatürk çıktı.Beykozlular etrafını sardı.Ben de kalabalığın arasına karıştım.
Atatürk vakur bir samimiyetle etrafına baktıktan sonra halkı süküta davet ederek,Beykoz imamı burada mı?Gelsin de konuşalım dedi.
Zaten tam karşısında idim.Kalabalıktan sıyrılarak ileriye çıktım ve “buyur paşam”dedim.
Atatürk sol avucunda duran üzümleri bana göstererk “hoca bu helal de bunun suyu niye haram,bize anlatsana”dedi.
Birden şaşırdım,bir müddet düşündüm,bir ara nasıl oldu bilmem aklıma gelen bir cümle gayri ihtiyari dudaklarımdan döküldü ve”Paşam ,karın sana nasıl helal de kızın haram?dedim.Atatürk bu sözümü işitince hafifçe tebessüm ederek yüzüme baktı ve başını sallayarak”hoca sen alimsin ben ise softaları arıyorum,yarın saraya gelde seninle konuşalım”dedi.
Ertesi gün saraya gittim,beni karşısına oturttu,saatlerce bana Kur’an dan ayetler okutarak kendisi tefsir etti…
Bir hatıra daha nakledelim.
“Yıl 1930.Atatürk Fevzi Çakmak’la beraber yurt gezisine çıkıyor.Vagonda Atatürk Fevzi Paşa’yla baş başa vermiş,memleket işlerini görüşüyorlar.Dalkavukluğuyla tanınan bir miletvekili içeri giriyor,Atanın kulağına bir şeyler söylüyor.Atatürk birden kaşlarını çatıyor ve Fevzi Paşa’ya dönerek”Paşam,lütfen beni takip ediniz,arkadaş bir haber getirdi birlikte inceleyelim”diyor.
Atatürk ile Fevzi Paşa cumhurbaşkanlığı mahiyetine ait vagona geçiyorlar.Atatürk vagonun kapısını hafifçe aralıyor ve Fevzi Paşa’ya gösteriyor.Yüksek rütbeli bir subay vagonda kanepe üstünde namaz kılmaktadır.Atatürk vagonun kapısını kapattıktan sonra milletvekilinin yüzüne tükürüyor ve paşaya diyor ki…”Paşam bu adamın biraz evvel kulağıma gizli bir şeyler dediğini gördünüz.Bu adam,muhafız kıtasına mensup yüksek rütbeli bir subayın vagonda namaz kıldığını gammazladı.Bu adam namaz kılmayı kendi aklınca suç görüyor.Durumu size göstermek için buraya kadar zahmet ettirdim”
Atatürk ilk istasyonda milletvekilini trenden indiriyor ve gelecek devre de milletvekili seçtirmiyor…
Konuşmamı Atatürk’ün sözleriyle bitiriyorum:
“Camilerin mukaddes minberleri halkın ruhani, ahlaki gıdalarına en âli, en feyyaz menbalardır. Minberlerden halkın anlayabileceği lisanla ruh ve dimağa hitap olunmakla ehl-i İslam’ın vücudu canlanır, dimağı saflanır, imanı kuvvetlenir, kalbi cesaret bulunur. Fakat buna nazaran hutebai kiramın haiz olmaları lazım gelen evsafı ilmiye, liyakatı mahsusa ve ahvali aleme vukuf haizi ehemmiyettir.”


YORUMLAR

  • 0 Yorum