Reklam
Ahmet Kocabaş

Ahmet Kocabaş


İSTANBUL’UN FETHİNİ YENİDEN DÜŞÜNMEK

03 Nisan 2018 - 13:38

   16’ıncı yüzyılda bir Venedik elçisi: “Roma dünyanın hülasasıdır, İstanbul ise dünyanın kendisi” der.
     Lale devrinin ünlü şairi Nedim de İstanbul’un bir taşına İran mülküne feda eder :
    “Bu şehr-i Sitanbul ki bi misl-ü behadır,
    Bir sengine , yek pare Acem mülkü fedadır”
    İstanbul’un İstanbul’a olan aşkını yürekten anlatan ilk şair Yahya Kemal :
    “Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul;” diyor.
Şairler sultanı Necip Fazıl “ Canım İstanbul” adlı şiirin de:
    “Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler
Yedi renk , yedi sesten sayısız belirişler” derken şehrin çok yönlülüğüne işaret eder .
Kandilin tepelerinden Boğaz’a baktığımızda… Bir taraf Asya, bir taraf Avrupa … Burası dünyanın kalbi İstanbul
Beklide bundan dolayıdır Napolyon :
“Dünya tek bir devletin idaresi altında olsa, merkezinin İstanbul olması gerekir. Şunu unutmamalı ki İstanbul’a hakim olan cihana hakim olur” diyecektir.
     Halbuki çağlar ötesinden soylu Nebi İstanbul’la ilgili o meşhur müjdesini vermiş ve buyurmuş ki: “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan: ordu ne güzel ordudur”
     Bu nedenle olsa gerek ki Peygamber dostu , Eba  Eyyup el-Ensari İstanbul surları önünde vefat etmiş ve oraya gömülmüştür. Bu millet Eyüp semti ve EYÜP Sultan Camii ile bu büyük zata vefa borcunu ödemeye çalışmaktadır.
     Sokaklarında bin yıllık Bizans, 600 yıllık Osmanlı, 90 yıllık Cumhuriyet barışının islerini taşıyan bu kutlu şehre her millet farklı bir dilden veya kültürden seslenmiş: “Byzantium, Yeni roma ,Konstanopolis, kostantiniyle , Çarigrad,Derse adet ,İstanbul…” demiştir.
     Ve Doğu Roma’ın merkezi konstantiniyle 29 Mayıs 1453 tarihinde 23 yaşındaki genç Türk Hakanı Fatih Sultan Mehmet Han tarafından fethedilerek İstanbul adını almış ve insanlığa armağan edilmiştir.
     İstanbul: işgal , istila yada ilhak edilmemiş ,fethedilmiştir. Çünkü fetih: açmak aydınlatmak, özgür bırakmak demektir. Fetih: boyun eğdirme baskısı değil, gönül kazanma sürecidir. Anadolu Gazileri: halkla, milletle değil despot sistemler ve zalim yönetimlerle savaşmışlardır. Bu nedenle İstanbul’un fethi halkın inanç özgürlüğü, hürriyet ve insan haklarıyla buluşması demektir.
     Mesela Ermeni asıllı tarihçi dabağyan : “Fatih’in İstanbul’u fethetmesiyle bu şehirde yaşayan bütün Ermenilerin Ortodokslaştırılarak yok edilmekten kurtarıldıklarını…” söyleyerek fethin önemine dikkat çeker.
     Osmanlı topları İstanbul surlarını döverken Ayasofya kilisesinde Bizanslı ruhaniler tanrı İ
İsa’dan yardım istiyor, Mesih’in şehre hangi yönden gireceğini tartışıyor , meleklerin cinsiyeti üzerine derin konuşmalar yapıyorlardı!.. Bizans içine düşürüldüğü çaresizliğin ezikliği içinde artık fethedilmeyiş bekliyordu.
     21 yaşında tahta çıkan Sultan Mehmet, kendisini iyi yetiştirmiş ,Arapça ,Farsça, Yunanca,Latince, İbranice gibi dönemin geçerli lisanlarını öğrenmiş , bilimsel tartışmaları seven, devrin yeni gelişmeleriyle yakından ilgilenen , yeniliklere açık bir devlet adamıdır .Bir taraftan Gazali’nin Tehafü’tül Felasife’sini okuyor , öte yandan Homeros’un İlyadası’nı inceliyordu. İstanbul’un fethi için ayrıntılı planlar hazırlatıyordu.
     Fransız edibi Lamertine ve tarihçi Malet : “Türklerin her kale fethi bir plana dayanır. Hiç birisi tesadüfî değildir. İstanbul’un fethi de böyledir” diyorlar.
     Bir gecede 67 parça gemi karadan çekilerek Kasımpaşa sırtlarından Haliç’e indirildi. Bu gemilerin geçişini sağlayan kazıkların mukavemet hesapları, ne kadar yağ kullanılacağı ve her geminin kaç levent tarafından çekileceği ayrı ayrı hesaplanmıştı.
   Ve 29 Mayıs 1453 Salı günü Fatih Sultan Mehmet şehre girdi.
   Bizans halkı, Ayasofya kilisesinde tanrı İsa’nın (!) gelmesini, Mesih’in kendilerini kurtarmasını beklerken , Türk Hakanı Topkapı’dan bir kurtarıcı olarak şehre giriyor ve doğruca Ayasofya’ya gidiyordu. Mesih’i bekleyenlere : “Hepiniz dininizde , inancınızda, işinizde, ticaretinizde hürsünüz. Silahsız hiçbir Bizanslı’ya dokunulmayacaktır…”diye garanti veriyordu.
    Bu söz Ortaçağ Avrupası’nı aydınlatıyor,21’inci asır dünyasına ayna tutuyordu. Filistin de Irak’ta, Bosna’da, Kafkas’larda demokrasi adına katliam yapanların varsın kulakları çınlasın!..
    “O gün, bir gönül fethetmeyi ülke fethetmekten daha önde tuttuğu kesindi. 29 Mayıs’ta 23 yıllık bir kalbin gururuyla değil, 150 yıllık bir devleti kavrayan alicenaplıkla girmişti şehre”
    Yunanca “Tanrısal Bilgelik” anlamına gelen Ayasofya, dünya mimarlık tarihinin şaheserlerinden sayılan Bizans Kilisesi’dir. Türk Hakanı, bu muhteşem Mabed’in Cuma günü ibadete açılacak şekilde camiye dönüştürülmesi emrini verdi. Böylece bu tarihi kilise koruma altına alınıyordu…Hristiyan dünyasının en büyük kilisesinin adını bile değiştirmeyen Fatih, burayı camiye dönüştürmeseydi bugün bile hayranlıkla izlenen  bu mabed  ayakta kalabilir miydi?
      Ayasofya olmasaydı muhteşem Selimiye , muazzam Süleymaniye kiminle yarışacaktı?
      Papa ile İstanbul’a gelen bir kardinalin Ayasofya’yı gezerken: “Hristiyan inancının ulu mabedini koruyan Türklere minnet borçluyuz. Endülüs İslam medeniyetinin bir eserini bile yaşatamadığımız içinde utanıyorum.”sözleri son derece manidardır…
      Geçmişimizle iftihar edelim ve tarihi doğru okuyalım…
      Ortodoks cemaatınca patrik seçilen Georgios Skolarios’a patriklik tacı ile asasını veren Sultan Fatih , Yahudilere de havralarına sahip çıkma hakkını vermiştir, Ermeni cemaatinin başına ruhani lider tayin ederek inançlar arasındaki dengeyi korumaya çalışmıştır.
      İstanbul’un fethi , Ortaçağı kapatmış, Yeniçağı başlatmıştır. İmparatorluğun merkezi İstanbul’a taşınmış, Osmanlı Devleti’nin yükselişi başlamıştır.
      Artık Osmanlı devleti bir cihan İmparatorluğudur.
      Bu tarihi gerçeği Atatürk : “Fatih sadece bir Türk büyüğü değil, cihan tarihinin de en büyük adamıdır.”diyerek ifade eder.
       İstanbul, Fatih Sultan Mehmet’in siyasi dehası, Molla Gürani’nin de duasıyla fethedilmiştir. Çünkü manasız bir madde zalim bir güce dönüşebilir. İstanbul öncelikle manen fethedilmiştir.
       Özellikle şunu da belirtmeliyim ki: İsabetli bir kararla Cumhuriyet döneminde Ayasofya müzeye dönüştürülmüştür. Aksi halde Ayasofya’nın kiliseye dönüştürülmesi Avrupa Birliği’ne girmenin bir koşulu olarak önümüze konabilirdi. Mustafa Kemal, ileriyi görerek diplomatik bir tavırla Ayasofya’nın kiliseye dönüştürülmesinin önüne geçmiştir.
      “Ayasofya Fatih’in emanetidir, onu müzeye dönüştürmek Fatih’e ihanettir” gibi hamaset kokan sözleri yanlış buluyorum. “ İstanbul Allah’ın bir emanetidir.” Yeter ki İstanbul’a, İstanbul’un ulu mabetlerine, tarihi değerlerine sahip çıkalım.
      Fatih Sultan Mehmet ve Mustafa Kemal Atatürk gibi liderlerin yaptıkları her işi bilerek, planlayarak yaptıklarını düşünüyorum…Sayın büyüğümüz İbrahim Bodur Bey’inde sık sık vurguladığı gibi mesela Atatürk İran Şahı ile birlikte Çanakkale’den Balıkesir’e giderken Gazi Çeşmesi denilen yerde mola vermiştir. Hesaplayın o güzergâhtan orayı, Çanakkale ile Balıkesir’in orta yeridir.(Gurubumuz Gazi Çeşmesi adıyla bu mirasa sahip çıkmıştır.)

Bu işler rastgele yapılmamıştır. Bu işler hesap, kitap, kafa, gönül işidir…
İstanbul’un fethi de böyle gerçekleşmiştir…
Bugün ise; İstanbul yeni fatihlerini ve yeniden fethedilmeyi bekliyor…
Ne kadar yabancı marka, isim, ünvan varsa İstanbul’da. İstanbul kültür yozlaşmasının işgali altında. Yabancı isimlerin istilasına uğramış kurtarılmayı bekliyor.
İstanbul yağmalanıyor.
Arazileri, sahilleri parselleniyor. Kontrolsüz göç İstanbul’u tehdit ediyor. Trafik karmaşası insanı hayatından bezdiriyor. Denizler kirleniyor, çevre perişan oluyor, soluduğumuz hava zehir saçıyor.
Bu sorunlardan İstanbul’u kim kurtaracak?
Kapkaççıların cirit attığı, tinercilerin köşe başında yattığı, mafya babalarının birbiriyle hesaplaştığı, çetelerin haraca kestiği bir İstanbul, genç fatihlerini bekliyor.
Sloganlara boğulmuş kuru bir fetih kutlamasının hiçbir anlamı yoktur.
Gelin ey Fatihler gözümüz sizi arıyor…
“Siz kendinizi değiştirmedikçe Allah sizi değiştirmez.” diyor Kur’an. “İnsan için ancak çalışmasının karşılığı vardır” diyor Allah.
Çalışmaya ve doğru yolda kendimizi değiştirmeye devam edelim, göreceksiniz bu yanlışlıkları değiştirecek Fatihler de çıkacaktır. İstanbul’a sahip çıkmak geçmişimize ve geleceğimize sahip çıkmaktır…
“Bırak! Bozuk saatler yalan yanlış işlesin!
Çelebiler çekilip, haremlerde kışlasın!
Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın…”
İstanbul’u fethedenleri ve atalarımızı rahmetle anıyorum…
Fetih yıldönümü mübarek olsun.  


YORUMLAR

  • 0 Yorum