Reklam
Ahmet Kocabaş

Ahmet Kocabaş


HAC’DA HANGİ ŞEYTAN TAŞLANIYOR?

03 Nisan 2018 - 13:38

Konuya yetkin olduğunu düşündüğüm bir yazarın tespitleriyle başlamak istiyorum:
    “Nedir şeytan taşlamak?
     Haccın safahatından olmak üzere Arafat’ta güya şeytana 70 taş atmak! Milyonlarca, milyarlarca hacı, asırlardır, güya şeytana, şeytanı temsil eden büyük taşlara küçük küçük taşlar atıyor.
      Böylelikle şeytan hakikaten taşlanmış, müminlerin dünyasından kovulmuş, terk edilmiş mi oluyor?
       Sadece Lâfzen ’Euzu besmele’ çekmekle, nasıl ki taşlanmış (recm olunmuş, huzurundan kovulmuş) olan şeytandan Rahman ve Rahim olan Allah’a sığınılmış olmuyorsa, o küçük taşları muayyen bir mahalle gelişi güzel fırlatmakla da şeytan taşlanmış olmaz!
       Şeytan taşlamanın hakikatini bilmek, önce taşlamak şu şeytanı biraz tanımak gerekmez mi?
       Kimi nereden ve nasıl kovacağız? Kovduğumuz şeytanın, gücü nedir, bizim gücümüz ne? Şeytanı ne kadar tanıyoruz, onun ayartmalarına karşı ne denli hazırlıklıyız?...
       Şeytan denince, o mücerret, boynuzlu, kuyruklu, sürmeden küçük küçük taşlar toplayıp bir mahalle atmayı anlarsak, acaba nefsimizden şeytanı uzaklaştırmayı başabilir miyiz?
       Şeytan sadece Arafat’ta ikamet etmediğine göre, mesela İstanbul’daki şeytanları nereden bulacağız?
       Arafat dışında taşlayacak şeytanlara nerede karşılaşacağız?”(Dücane Cündioğlu, Y.Şafak, 16 Ağustos 2009)
      Şimdi bu sorunlara makul ve mantıklı cevaplar bulmak zorundayız… Ama bulamıyoruz…
     Şeytan taşlamanın dini dayanağı nedir? Bu uygulama nereden geliyor? Kurban kesmek ve şeytan taşlamak adına bize anlatılanlar nedir?...
     Burada üç farklı rivayeti sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Hz.İbrahim, oğlunu kurban edeceğini rüyasında görmüştü. Kesmeye memur edildiği zaman oğluna, ‘Evladım! İp ve bıçağı al da eve odun getirmek için şu dağa gidelim’ dedi. Kurban kesilmesinin emredildiğine dair Hz. İsmail’e bir şey söylemedi. Oğlu ile dağa gitmek üzere yola çıktıklarında, Allah’ın düşmanı İblis insan kıyafetine girerek Hz. İbrahim’e göründü ve ‘Ey ihtiyar nereye gidiyorsun?’ diye sordu. İbrahim(as), ‘bazı işlemlerimi görmek ve gereken şeyleri temin etmek üzere dağa gidiyorum’ diye cevap verdi. İblis ona ‘Zannediyorum ki, sen rüyanda şeytanı görmüşsün ve o da sana oğlunu boğazlamanı emretmiştir. Sen oğlunu boğazlamak istiyorsun’ dedi. İbrahim (as), onun İblis olduğunu anlayarak, ‘Ey Allah’ın düşmanı! Benden uzaklaş, Allah’ın emrini yerine getireceğim, O’nun adına and içerek teyit ederim’ dedi. Allah’ın düşmanı İblis, Hz. İbrahim’den ümidini kesince Hz. İsmail’in karşısına çıktı.
       Bu sırada İsmail elinde ip ve bıçak olduğu halde babasının ardından gidiyordu. İblis ona, ‘Ey çocuk! Baban seni nereye götürüyor biliyor musun?’ dedi. Hz. İsmail, ‘Evimizin ihtiyacı için şu dağdan odun getirmeye gidiyoruz’ diye cevap verdi. İblis, ‘Allah adına and içerek temin ederim ki, baban seni boğazlamak üzere götürmektedir’ dedi. Hz. İsmail, ‘Babam beni niçin boğazlayacak ki?’ dediğinde, iblis, ‘O Allah tarafından senin boğazlanmanın emredilmiş olduğunu zannediyor’ dedi. Hz. İsmail, ‘ Öyleyse babam, Allah’ın emrini yerine getirmelidir. Ben de emri dinler itaat ederim’ diye cevap verdi… ‘(2)
ŞEYTANI TAŞLAMAK:
    “Şeytan ondan aldığı bu cevapla yetinmedi. Görülen rüyaya dayanarak evladın kurban edilmeyeceğini, tertemiz bir masumun başının kesilmesinin ne acı bir şey olduğunu anlatmaya çalıştı. 40 dereden su getiriyor onun babası hakkında beslediği kanaati sarsmak istiyordu. Nihayet Hz. İsmail onu babasına şikâyet etmek mecburiyetinde hissetti. Hz. İbrahim:
-‘Onu taşla oğlum’ buyurdu.
Hz. İsmail babasının tavsiyesi ile yerden aldığı taşları ona doğru fırlattı.
Bu taşlama ile uzaklaşan şeytan biraz sonra ikinci defa göründü. Tekrar melunluğunu sergilemeye başladı. Tekrar taşlandı. Biraz sonra Hz. İsmail onu üçüncü defa taşlamaya mecbur kaldı.
Üçüncü taşlamadan sonra şeytan ümidini kaybederek uzaklaştı. “3”
“İblis, çocuktan ümidini kestikten sonra o sırada evinde bulunan Hacer’in yanına gitti.
İblis, ‘ Ey İsmail’in annesi! İbrahim İsmail’i nereye götürüyor biliyor musun?’ diye sordu. Hacer, ‘Evimiz için şu dağdan odun toplamaya götürdü’ diye cevap verince, İblis ‘Hayır, oğlunu oraya boğazlamaya götürdü’ dedi. Hacer, ‘Hayır, o oğluna karşı pek şefkatlidir ve oğlunu çok seviyor’ diye İblisin sözünü kesti. İblis, ‘ O oğlunun kurban edilmesinin Allah’ın emri olduğunu söylüyor’ dediğinde, Hacer, ‘Rabbi emretmişse Rabbinin emrini yerine getirmiş olur’ dedi. Bunun üzerine Allah’ın düşmanı İblis, dargın ve küskün bir halde Hz. İbrahim’in ailesinin yanından ayrıldı ve onları yoldan çıkaramadı…(Taberi, Tarihu’le-Ümem,1,274;ibn kesirtevsir’u le Kur’an, 15-16) (4)
Burada önemli soru şu: Bu hikaye doğru olabilir mi? Tarihi bir olayın anlatılmasından ziyade sanki bir film için senaryo yazılmış… “ Oğlunu kurban kesmeye memur edildiği” bir konuda Hz. İbrahim oğluna ve eşine yalan söyler mi? “Evladım! İp ve bıçak al, eve odun getirmek için şu dağa gidelim” der mi? Bu rivayete bir Müslüman nasıl güvenebilir?
A)Bıçakla odun nasıl kesilir?
B)Bir peygamber olan Hz. İbrahim emredildiği konuda eşini ve oğlunu aldatabilir mi?
Nitekim Yüce Allah şöyle buyuruyor:
“Ey peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapamazsan onun elçiliğini yapamamış olursun.”(Maide 5/67)
KUR’AN NE DİYOR
Bu konuda Cenabı Hak aynen şöyle diyor:
“babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; Bir düşün ne dersin? O da cevaben: Babacığım! Emrolduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun.”dedi. (Saffat37/102)
Şu halde Hz. İbrahim oğluna yalan mı söylemiş yoksa oğluyla konuyu konuşmuş mu? 
Sonuç olarak:
“iblisin, Hz. İbrahim, İsmail ve Hacer’i saptırmaya çalıştığından bahseden bu rivayetin İsrailiyat cinsinden bir nakil olduğu kaydedilmektedir. Sahih kaynaklarda böyle bir rivayete rastlanılmamıştır.(5)
HZ. İBRAHİM KOÇU MU TAŞLADI?
Hz. İbrahim oğlunu kurban etmek üzere iken:
“işte bu sırada Allah, çocuk yerinde boğazlanmak üzere cennetten bir koç çıkardı. Bu koç güz mevsiminde 40 yıl cennette otlamıştı. Bunun üzerine İbrahim oğlunu serbest bırakarak koçu takibe koyuldu. Fakat onu cemre-i ula’ya(şeytana ilk taş atılan yer) kadar takip ettiyse de yakalayamadı. İbrahim koça 7 tane taş attı. Fakat hayvan ansızın kaçtı: kendini yakalattırmadı. Nihayet cemre-i vusta’ya(şeytana taş atılan ikinci ve orta mahal) geldi. Koç orada da kendini yakalattırmayarak İbrahim’i uğraştırdı. Bunun üzerine İbahim ona 7 defa taş attı. Koç ansızın yine kaçtı: Yine kendini yakalattırmadı. İbrahim, Cemre-i Kübra’da(şeytana son taş atılan mahal) koçun arkasından yetişerek ona 7 tane taş attı. Fakat koç orada da uğraştırdı. Nihayet İbrahim onu bu yerde yakalayarak Mina’da kurban kesme yerine götürdü.(6)
Görüldüğü gibi ilk hikâyemizde taşlanan şeytan iken bu hikâyede koç taşlanmaktadır. Anlaşılıyor ki bunlar birer senaryodan ibaret…
Sonuç olarak:
“Hz. İbrahim tarafından oğlu İsmail yerine kurban edilen koçun adı, rengi, cinsi, kaç yıl cennette kaldığı, kaç yıl otladığı, Hz. İbrahim’e gelişi, kaçması, kovalaması, nerede ve hangi cins ağaca bağlı olduğu, Habil’in takdim ettiği kurbanlık olması vs. gibi bilgileri ihtiva eden rivayetler de israiliyattır. Bunlar lüzumsuz ve faydasız şeylerdir.” (İbn Kesir, Tefsir, 4,374; İbn Kesir, el-bidaye,1,158)(7)
ŞEYTAN TAŞLAMAYI CEBRAİL Mİ ÖĞRETTİ?
3) “İbrahim, Kâbe’yi bitirdikten sonra Cebrail (as) gelip ona Kâbe’yi tavaf etmeyi-sanırım, safa ile Merve’yi de ziyaret etmeyi- gösterdi. Sonra İbrahim ile birlikte Akebe’ye vardılar. Şeytan yollarına çıktı. Cebrail yedi taş aldı, yedi taşı da İbrahim’e verdi. Taşları atıp tekbir getirdi. İbrahim’e de:
-‘Taşları at ve tekbir getir.’ dedi.
Her taş attıkça tekbir getirdiler. Nihayet şeytan kayboldu. Sonra Orta Cemre’ye vardılar. Yine şeytan yollarına çıktı. Cebrail yine yedi taş kendisi alıp, yedi taş da İbrahim’e verdi.
-‘At ve tekbir getir’ dedi.
Attılar, her taş attıkça tekbir getirdiler. Şeytan kayboldu. Oradan en uzak Cemre’ye vardılar. Yine şeytan yollarına çıktı. Cebrail yine yedi taş kendisi alıp, yedi taş da İbrahim’e verdi.
-‘At ve tekbir getir!’ dedi.
Taşları attılar ve her taş attıkça tekbir getirdiler. Nihayet şeytan kayboldu.
Sonra Cebrail, İbrahim’i namazların birlikte kılınacağı cem yerine(Müzdelife’ye) getirdi. İnsanlar buna benzer bir rivayet de Zübeyr b. Muhammed’ den nakledilmektedir.(9)
SENARYO BUNLAR: (EFSANE BUNLAR):
Kardeşim bu rivayetlerin hangisi doğru?
Taşlanan kim? Şeytan mı, koç mu? Yoksa şeytan taşlamayı Cebrail mi öğretti?
Prof. Dr. Süleyman Ateş diyor ki:
“Ancak bu iki rivayet, şeytanı taşlamanın, Hz. İbrahim’in, oğlunu kurban etmeye götürürken şeytanın, yoluna çıkıp çocuğu kandırmaya ve babasına isyana çalıştığı ve İsmail’in, onun sözüne uymayıp taşlayarak onun gözünü kör edip kovduğu hakkındaki yaygın rivayetin doğru olmadığını gösterir. O rivayet de hadis değil, bu da. Aslında bunların Araplar arasında üretilen efsanevi rivayetler olduğu açıktır.”(10)
Şarkiyatçı Houtsma:”… Şeytan taşlamanın güneşe musallat olan ifriti kovmak için yapıldığını iddia etmiştir. Hâlbuki kaynaklarda buna dair delil yoktur. Şeytan taşlamanın menşei putperestlikte aramak yanlış hükümlere götürür. Bu sebeple Şeytan taşlamanın kaynağı Cahiliye devrinde değil, Hz. İbrahim’in Kâbe’yi inşa edip, ilk haccını ifade ettiği zamanda aranmalıdır.”(11)
Sonuç olarak:
“Bu rivayetlerin ışığında, cemreleri taşlamanın(şeytan taşlamak), insanın şerrin temsilcisi şeytanı kovup ona uymadığını, onun telkinlerine kulak asmadığını ve ona düşman olduğunu ifade etmesinden başka ve hangi anlamı olabilir?”(12)
“Hac ibadetinin diğer uygulamalarında olduğu gibi, Cemrelerin taşlanmasında da, bunun Hz. İbrahim’den kaldığı, ilahi bir menşei olduğu için İslam tarafından kabul edildiği unutulmamalıdır…”(13)
SONUÇ:
“Hac fıkhının yeniden yorumlanması adını koymaya bile gerek yok…
Şeytan taşlama haccın nükünlerinden değil, bu bir, ikincisi, tüm hacıları ille de bayramın birinci günü gündüz taşlama ısrarı ve bunun dışındaki seçeneklerin bir ‘mekruhtur’a dayanarak peşinen kapatılması dinin amacıyla uyuşmamakta; bu iki; üçüncüsü, mezhebin bu konuda alternatiflerin yolunu kapamadığı da bi gerçek…”
Ebu Hanife’ye göre şeytan taşlama güneş battıktan sonraya kalsa bir şey lazım gelmez…
Bir sorun daha: Sırf gündüz hayvanlarıyla meşguller diye çobanları gece şeytan taşlamaya yollayan Resulullah acaba ümmetinin şeytan taşlamak yerine birbirini ezerek öldürdüğünü görseydi ne buyururdu?(Sami Hocaoğlu, Y. Şafak, 9 Şubat 2004)(14)
Konuyu Prof. Dr. Hasan Elik’in tespitleriyle bitirelim:
“Hac ibadeti dini ritüellerin insan unsuruyla ilişkisi bağlamında en fazla yara alan ibadet sayılabilir. Biliyorsunuz, bu müstesna ibadeti ifa ederken, insanlar gerek Hacer-i Esved’de gerekse şeytan taşlamada birbirlerini ezebiliyorlar. Yetkililerin sorumsuzluğu da buna eklenince, muazzam facialar yaşanıyor..
Peki, her yıl 300-500 insan vermeye değer mi?!
Orada nice değerler; nice kıymetli insanlar telef olup gitti şimdiye kadar!...
Neymiş? Şeytan taşlanacakmış!... Bu tip katliamlar, şeytanı kahretmez, aksine sevindirir…
Ondan sonra da:
-“Allah rahmet etsin! Kader efendim!...” deyip geçiyoruz.
-“Hayır, bu kader filan değil, bilinçsizce yapılan bir iş, hatta cinayet…”
Ben üç defa gittim oraya… Vallahi taşlamam, üç defa geri kaçtım. Yani, o bi savaştır. ‘Hakkınızı helal edin’ diyorlar ya bizin hacılar, hakikaten helalleşmek gerekiyor. Çünkü dönüp dönmeyeceğiniz meçhul.
Böyle ibadet olur mu?
Kâbe’de tek bir canlının, bir hayvanın, bir serçenin kılına dokunmak suçtur. Bir serçeyi bile öldürseniz, onun mukabili parayı bir fakire vereceksiniz, diyen din mensupları yüzlerce binlerce insanın ölümüne rıza gösterebilir mi, Allah aşkına?!
Hiç kimse şeytanı taşladığını zannetmesin. Şeytan çok rahat, çok memnun. ‘Keşke siz her gün beni böyle taşlasanız da, her gün yüzlerce ölü verseniz… Ne iyi olur!’ diyor, kıs kıs gülüyor.
Ya bunu düşünmeyecek miyiz Allah aşkına?!(15)
Ne zaman insan taşlamaktan vazgeçip şeytan taşlamaya başlayacağız!...


YORUMLAR

  • 0 Yorum