Reklam
Ahmet Kocabaş

Ahmet Kocabaş


Allah Nerede?

03 Nisan 2018 - 13:38

“Allah, Evvel’dir, Ahir’dir, Zahir’dir, Batın’dır. O her şeyi bilir.”(Hadid 57/3)
Bu ifadeyi kısaca şöyle açıklayabiliriz:
Allah başlangıcı olmayan, sonu bulunmayan, varlığı yarattığı eserlerde açıkça görünen, mahiyeti duyularla kavranamayan bir varlıktır.(1)
Ali b. Hasan’a sormuşlar:
Rabbin ne zaman vardı?
Şu güzel cevabı vermiş:
Rabbimiz ne zaman yoktu ki?(2)
Baba erenler bir gün vaaz dinlemek için camiye gitmiş. Hoca, Tanrı’nın “nâmekan” olduğunu anlatmaya çalışıyormuş.
“Ne yerdedir, ne göktedir, ne sağdadır, ne soldadır.”
Oturduğu yerden bağırmış Babaeren: “Hoca sen tanrı yok demeye çalışırsın ama dilin varmıyor.”
TANRI VAR MI YOK MU?
Aslında en önemli soru bu
 “Tanrı var mı yok mu?”
Büyük Türk düşünürü Mevlana’ya “Allah var mı yok mu?” diye sormuşlar. O da şu hikmetli cevabı vermiş: “Var’ı da, Yok’u da yaratan Allah’tır.”
Ünlü şair Şinasi:
“Ey varlığı, Var’ı var eden Var,
Yok, yok, sana yok demek ne düşvâr” diyor.
“Ey varlığıyla var olan, her şeyin varoluş sebebi olan var;
Yok, yok , Sana yok demek hele ne zor şey.”
Evet, Allah olmasaydı “Varlık” ve “Yokluk” diye bir şey de olmazdı.
Büyük Allah aşığı Rabia Hatun’a “Ünlü Kelamcı Fahrettin Razi’nin Allah’ı binbir delille ispatladığı” söylendiğinde O şu önemli cevabı verir:
“O’nun varlığından binbir şüphesi olanın binbir delili olur. Ben onun varlığından asla şüphe etmiyorum…”
Bu konuda Ömer Hayyam’ın düşüncesi de şöyle:
“Ey, salt varlık olan Rabbim, Sen yokluktan uzaksın,
Hiçbir yerde değilsin ama her yerde varsın.
Ey yeri, yönü bulunmadan var olan varlık!
Sen nerdesin? Neresi var ki orada yoksun.”
Şu halde “Tanrı yoktur” demek “Tanrı vardır” demekten daha zordur. Çünkü “Tanrı yoktur” demek, mutlaka ispat edilmesi gereken bir iddiadır. Bu iddianın da ispatı olamaz.
Nitekim Kur-an’ı Kerim meydan okuyor:
“Allah’la birlikte başka bir tanrı olabilir mi hiç? De ki: Eğere doğru söylüyorsanız haydi delillerinizi getirin de görelim!”(Neml 27/64;Enbiya21/24)
    TANRI ÖLDÜ MÜ?
Buna rağmen Tanrı kavramına zaman zaman çarpık anlamlar yükleyenler olmuştur. Nitekim Almanların ünlü Filozofu Nietsche, “Tanrı öldü” diyebilmiştir… Eğer ölen; günahın ümitsizliğin, korkunun ve dehşetin kaynağı olan bir tanrı ise varsın ölsün… Yok eğer öldürülmek istenen Tevrat, İncil ve Kur’an’ın ortaklaşa kullandıkları ifadeyle “İbrahim’in İsmail’in ve İshak’ın Rabbi” ise bugüne kadar hiç kimse bu konuda başarılı olamamıştır.

“İnsan İsa’ya inanan” ve böylece Nasturilik inancını benimseyen Hire Kralı 3. Münzir’le ilgili hikaye çok meşhurdur. Kendisini “Çarmıha gerilerek öldürülmüş tanrı İsa’ya inandırmaya çalışan bir grup papaz, Münzir’i bir gün üzgün bir halde görürler. Nedeni sorulunca “ Melek Hz. Mikail’in vefatını öğrendim” diye cevap verir. Bu sefer papazlar “O melektir, hiç ölür mü!” deyince O sözü yerine koyar: “Siz beni Tanrı’nın öldüğüne ikna etmeye çalışıyorsunuz, buna ne demeli?”
Tanrı’yı öldürenler ölmüşler, Allah’ın varlığı, birliği ve gücü devam etmiştir…
Çarpık Tanrı inancı sadece Nietsche ve benzerlerinde mi?
Maalesef İslam dünyası da gerçek anlamda Allah’ı tanımaktan çok uzaktır. Müslümanların en büyük açmazlarından biri de budur.
Pakistan’ın milli şairi Muhammed İkbal’in Şikve ve Cevabı Şirke (Yakınma ve Yakınmaya Cevap) diye meşhur bir şiir kitabı vardır. Orada özetle önce mümin Allah’a diyor ki: “ Ya Rab! Bu bana verdiğin yer sana yakışıyor mu?” Bu bir şikve, yakınma. Bu yakınmaya cevap olarak Allah da diyor ki: “Kim seni oraya koydu, Ben mi, yoksa sen mi oraya düştün?”
    MEHMET AKİF’İN ALLAH ANLAYIŞI
Muhammed İkbal’in çağdaşı olan Milli Şair Mehmet Akif Ersoy da Müslümanların Allah anlayışından o kadar rahatsızdır ki bakın konuyu nasıl şiirleştirmiş:

“Demek ki: Herşeyin Allah… Yanaşman, ırgadın O;
Çoluk çocuk O’na ait: Lalan, Bacın, Dadın O;
Vekil-i harcın O; kahyan, müdir-i veznen O;
Alış seninse de, mes’ul olan verişten O.
Denizde cenk olacakmış… Gemin O, kaptanın O;
Ya ordu lazım imiş… Askerin, kumandanın O;
Köyün yasakçısı; şehrin de baş muhassılı O
Tabib-i aile, eczacısı… Hepsi hasılı O
Ya sen nesin? Mütevekkil! Yutulmaz artık bu!
Biraz da saygı gerekir… Ne saygısızlık bu!
Hüda’yı kendine kul yaptı, kendi oldu Hüda
Utanmadan da tevekkül diyor bu cür’ete… Ha?”

“Yahudiler Üzeyr’e, Hıristiyanlar İsa’ya Allah’ın oğlu
Deyince Allah’ın birliği bozulup yok oluyor da;
Senin bu Allah’a ortak koşman nasıl bağdaşıyor imana?”
        KUR’AN ALLAH’I ANLATIYOR!
Şu halde zihnimizdeki yanlış Allah inancını yeniden inşa etmeliyiz. Elbette bu konuda da asıl kaynağımız Kur’an-ı Kerim olmalıdır. Biraz da Kur’an’ın anlattığı Allah’ı tanımaya çalışalım.
“Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün ardı ardına gelmesinde, insanlara faydalı yüklerle denizlerde yüzen gemilerde, Allah’ın gökten yağdırarak ölü toprağı dirilttiği yağmurda, her türlü canlıyı yeryüzüne dağıtıp yaymasında, rüzgarları ve gök ile yer arasında emre âmâde bulutları yönlendirmesinde Allah’ın varlığını ve kudretini bildiren deliller vardır. Fakat bunu anlayacak olanlar, aklını çalıştırıp düşünen kimselerdir.” (Bakara 2/164)
“ O öyle bir Allah’tır ki;(rahatça yaşayabilmeniz için) yeryüzünü döşek yapmış, oradan sizin için yollar açmış, gökten yağmur yağdırmıştır.(ve Allah şöyle buyurmuştur) “İşte biz bu yağmur sularıyla çeşit çeşit, çift çift bitkiler çıkardık.
Bu nimetlerden yiyin-için, hayvanlarınızı otlatın. İşte bütün bunlarda Allah’ın birliğine ve kudretine işaret eden deliller vardır; fakat bunu anlayacak olanlar, akıl sahipleridir.”(Ta Ha 20/53-54)
“Sizin yaradılışınızda ve Allah’ın yeryüzüne yaydığı canlılarda, Allah’ın varlığına ve kudretine işaret eden deliller vardır: fakat bunu anlayacak olanlar, varlığın özünü kavrayacak olan kimselerdir.
  Gece ile gündüzün birbirini izlemesinde, gökten rızk sebebi olan yağmuru indirip onunla ölü toprağı canlandırmasında ve rüzgarları estirmesinde yine Allah’ın varlığına ve kudretine işaret eden deliller vardır; bunları ancak aklını kullananlar anlar.”( Casiye 45/4-5)
“Allah’ın varlığının ve kudretinin delillerinden birisi de, sizin için kendi cinsinizden, kendileriyle mutluluk ve huzur bulduğunuz eşler yaratması ve aranıza sevgi ve şefkati yerleştirmiş olmasıdır. Hiç şüphe yok ki bütün bunlarda nice deliller ve ibretler vardır; fakat bunu anlayacak olanlar, derinlemesine düşünen kimselerdir.” (Rum 30/21

Allah’ın varlığını ve kudretini anlatan ayetlerden sadece bir kaçı bunlar. Yüce Yaratıcı adeta bunları hatırlattıktan sonra şöyle soruyor:
“Hiç gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe edilir mi?”(İbrahim 14/10)
     
     ALLAH’IN EN BÜYÜK ESERİ: DOĞA

Örümceğe ağ dokumasını, ipek böceğine koza örmesini, arıya petek ve bal yapmasını, ineğe süt biriktirmesini, yılana zehir akıtmasını, karıncaya kışlık yiyecek toplamasını kim öğretti?
Hangi okulda okuyarak, hangi ustanın yanında çalışarak öğrendiler bunları?
“Dünyada tam 950 bin böcek türü olduğu anlaşıldı. Hepsi birbirinden değişik olan bu böceklerin sadece birini incelemek bile insanı Allah’a götürür. Ya o ufacık sivrisinek? Yeni bir araştırmaya göre bu canlının ağzında tam 47 dişi bulunmaktadır…”
Bunu en büyük sanatkar olan Allah’tan başka hangi güç başarabilir?

Tanrı bizlere, bahçemizdeki bir çiçekte, uçan kuşun cıvıltısında, tebessüm eden çocuğun gözlerinde, ormanların yeşilliğinde, rengarenk balıkların ve sayısız canlının yaşadığı denizlerde ve geceleri ışıl ışıl parlayan gökyüzündeki manzarada varlığını hissettirmektedir…”
Yeter ki gönül gözümüz açık olsun.
“Adam fısıldadı, “Tanrım konuş benimle!” ve bir kuş cıvıldadı ağaçta ama adam duymadı.
Sonra adam bağırdı, “Tanrım konuş benimle!” ve gökyüzünde bir şimşek çaktı, ama adam dinlemedi onu.
Adam etrafına bakındı ve “Tanrım seni görmeme izin ver!” dedi. Ve bir yıldız parladı gökyüzünde. Ama adam farkına varamadı.
Adam bağırdı, “Tanrım bana bir mucize göster!” Ve bir bebek doğdu bir yerlerde. Ama adam bunu bilemedi.
Sonra adam çaresizlik içinde sızlandı, “Dokun bana Tanrım ve burada olduğunu anlamamı sağla!” Bunun üzerine kelebek aşağı süzüldü ve adama dokundu. Ama adam kelebeği elinin tersiyle uzaklaştırdı ve yürüyüp gitti…”
Nitekim Kur’an-ı Kerim’de de şöyle buyruluyor:
“Göklerde ve yerde Allah’ın varlığını ve kudretini gösteren nice deliller vardır ki, insanlar onlara aldırış etmeden geçip giderler.”(Yusuf 12/105)
Bir düşünürün ifadesiyle diyorum ki:”Kainata bakıp, hayret verici yaratıkları görüp de Allah’a inanmayanlara şaşırıyorum.”
       
      BU MİLLET ALLAH İLE ÖYLE BÜTÜNLEŞMİŞ Kİ:

Bu millet Allah ile öyle bütünleşmiştir ki, her işe ve her söze Allah ile başlar, Allah’la bitirir. Mesele dilimizde içinde “Allah” kelimesi geçen ne kadar deyim var, biliyor musunuz? İşte bir kısmı:
“Allah aşkına. Bırak Allah’ını seversen. Allah Allah. Allah ıslah etsin. Söz bir, Allah bir. Allah affetsin. Allah razı olsun. Allah versin. Allah korusun. Allah şifa versin. Allah sizi inandırsın. Allah kabul etsin. Allah kavuştursun. Allah yürü ya kulum, demiş. Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz…”
Şu halde bir Müslüman hayatının her anını, konuşmasının her sözcüğünü, hakeketinin her aşamasını Allah’la beraber yapar…
“Asla Allah yokmuş gibi düşünmez, konuşmaz, yaşamaz. Acının zirvesinde “Allah” der. Allah davası uğrunda can vermek için, saldırgan düşmanın üzerine yürüdüğünde “Allah ! Allah!” der. Can havliyle gücünü toparlanması gerektiğinde “ Ya Allah!” der. Heyecanlandığında “Allah’u ekber” der. Bir işe giriştiğinde “Bismillah” der. Karar verdiğinde “Biiznillah” der. Hayran olduğunda “Maşallah” der. Kızdığında “fesübhanellah” der. Arzuladığında “İnşallah” der. Özür dilediğinde “Estağfirullah” der. Yemin ederken “ Vallah-Billah” der. Veda ederken “Allah’a ısmarladık” der. Her halde “Elhamdülillah” der.”

        SONUÇ: ALLAH HER AN BİZİMLE BERABER

Allah dostlarından biri de “Ya Allah, Ya Rabbi” demek, bir dağı yüklenmekten daha ağır geliyor” demiş. Ardından da eklemiş: “Öyle ya, nida, perde arkasından olur; aynı mecliste bulunan biri hiç diğerine nida eder mi?”
Öyle ya, ne diyordu Yüce Yaratıcı “Biz insana Şahdamarından daha yakınız…”(Kef 50/16)
“Nerede olursanız olun, Allah sizinle beraberdir. O bütün yapıp ettiklerinizi görür.” (Hadid 57/4)
Sözlerimi şöyle toparlıyorum:
“Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.
O, Rahman’dır, Rahim’dir.
O, din/hesap gününün yegane sahibidir.
Ya Rabbi! Biz seni layık olduğun şekilde tanır, yalnız sana ibadet eder, yalnız senden yardım isteriz. Sen bizi doğru yola ilet…” (Fatiha 1/2-6)
Allah yardımcımız olsun…


YORUMLAR

  • 0 Yorum