Reklam
Ali Osman Kıraş

Ali Osman Kıraş


Yok Etmek Sonra da Aramak

03 Nisan 2018 - 13:38

Doğu kültürlerinin ya da geri kalmış toplumların yazgısı olsa gerek: Yok etmek, sonra da aramak. “Kör ölünce badem gözlü olurmuş” tam bu kültüre uygun bir söz.
Gençliğinde, sağlığında, görevi sırasında, kendi vatanında iken asla ve asla değeri bilinmeyen, horlanan, dışlanan, en acımasızca eleştirilen, sürgünlere gönderilen, zindanlara atılan, yurtdışına kaçmak zorunda bırakılan, hatta darağacında sallandırılan… nice nice vatan evlatlarımız var. Niye? Toplumun ortalama değerlerinden farklı düşünüyorlar, farklı konuşuyorlar, farklı öneriler, farklı çözümler sunuyorlar onun için. Bence onlar aydın kimseler, aydın sanatçılar, toplumun ortalama değerlerinin üstünde insanlar. Aydın budur, sanatçı budur, bilim insanı budur. Daima farklı seçenekler sunulabilir. O ortalamanın üstündedir. Çoğunluk gibi düşünmek sürüden sayılmak, sürüden olmaktır. Onlara sahip çıkacağımız yerde daima yok etmeyi yeğlemişizdir.

İsterseniz dünyanın en büyük lideri, en çok insanı etkileyen ve arkasından sürükleyen kişisi Hz. Muhammed’e bakalm. O bile doğduğu yerde İslam’ı tebliğ etmeye başladığında hakaretlere, zulümlere uğramamış mı, kendisine inanmayanlarla savaşmak zorunda kalmamış mı? Kendisinden sonra gelen halifelerin hiçbiri kendi eceliyle ölmemiş, üçü de hep öldürülmemiş mi?

Zindanlara attığımız, sürgünlere gönderdiğimiz Nazım Hikmet’in bugün mezarının taşınmasından bahsetmiyor muyuz? İdam ettiğimiz Menderes ve arkadaşlarının değerini verip anıt mezarlarını yapmadık mı?

Hani doktor Ziya beyler “zakkumdan kanser ilacını buldum” demişti. Şimdi hangi ülkede olduğunu, hangi ükle adına çalıştığını bilen var  mı? Hangi batı ülkesinde Bahriye Üçoklar, Server Tanilliler … vurulmuştur, teröre kurban verilmiştir? Amerikan Nasa araştırmalarında, üniversitelerinde kaç tane Türk bilim adamımız var, bunların kaybı ülkemizin kaybı değil mi, bizi üzmüyor mu? Yok yok. Bu tipik bir doğu toplumu sendromu. Önce yok et sonra anıt mezarlar dik. Çekememezlik, bağnazlık ortaçağdan bu yana değişmeyen yazgı.

Şimdi yazacaklarıma biraz daha dikkat edelim. 1980’e kadar bu ülkede yok edilmek istenen soldu, demokrasi, bağımsızlık isteyenlerdi, özgürlükten, örgütlülükten yana olanlardı. Solun üstünden silindir gibi geçen darbe ve darbeciler, yaptıkları ilk açıklamada darbe nedeni olarak MSP’nin Konya mitingini ve orada İstiklal Marşı sırasında ayağa kalkmayanları falan saymışlardı. Ne oldu? İlerleyen günde yurt içinde yapılan her türlü miting ve konuşmalarda darbenin en büyük generali tarafından öğretmenler, özellikle de solcu öğretmenler, ülkenin kargaşaya sürüklenmesinin en büyük müsebbibi sayıldılar. Sayın Kenan Evren her gittiği yerde kendisinin de hoca çocuğu, torunu olduğunu söylemeye başladı, baş sebep sayılan Konya mitingi unutuldu, sol dokundu, budandı, zindanlara dolduruldu, kolu, bacağı, kesildi, fırsat bulabilenler yurtdışına kaçtı. Tek taraflı bir toplum oluşturuldu. Darbe amacına ulaşmıştı. Artık sağın alternatifi sağdı. İkinci Cumhurbaşkanımızın oğluna bile parti kurma izni verilmedi. Bir daha sol olmayacaktı bu ülkede olmadı da. Artık her şey güllük gülistanlık olmuştu. Arayın da bulun artık.

Cumhuriyete inananlar, özgürlükten, demokrasiden, laiklikten yana olanlar, sendikalar, sol yoktu artık. Böyle olunca sağ radikalleşti de radikalleşti. Rüzgar eken fırtına biçermiş. Lambadaki cin dışarı çıktı. Şimdi kendisini besleyenleri yemek istiyor. Bugün yaşananlar budur. Ama şuna her zaman inanmışımdır. “gecenin en karanlık anı güneşin doğmasına en yakın zamandır.”
Çok bilinen küçük bir fıkra ile bitirelim: Cehennemde her ülke insanına ait kazanın başında bir zebani beklemekte ve yukarı çıkmak isteyenlerin kafasına tokmakla vurmaktaymış. Cezalarını çeksinler diye.
Fakat Türklere ait kazanın başında zebani yokmuş. Sormuşlar niçin böyle diye.
El cevap: Gerek yok, Türklerde kazandan çıkmak isteyenin bacağından birisi mutlaka aşağıya asılıyor zaten.
Biz bu kadar mı birbirimizi yok etmeyi seviyoruz, takdiri sizlere bırakıyorum.
Sevgiyle dolun. Sevgiyle kalın.


YORUMLAR

  • 0 Yorum