Reklam
Ali Osman Kıraş

Ali Osman Kıraş


MİLLETVEKİLİ OLMAK

03 Nisan 2018 - 13:38

     Bu hafta sonu ülkemiz  genelinde TBMM’ni  oluşturacak   milletvekili seçimleri  var.  Umarım   milletimiz,  devletimiz  için  hayırlı  olur.  Umarım bizleri daha güzel  günler  beklemektedir.
     Şöyle bir  düşündüm de   çok partili hayatın  başladığı 1946  yılından  bu  yana   genel  seçimler  hiçbir  kere normal  gününde  yapılmamış.  Genel  seçimler   bazen 5 yılda bir  olarak  planlanmış,  bazen  4 yılda bir  olarak  planlanmış  ama  yine de  hiç  normal  gününde  yapılmamış.  Neden acaba?
     Son  üç seçimi  hatırlatayım. 2003 de  yapılması  gereken seçim  acil  bir  kararla  2002 Kasım ‘ına alınmıştı.  Süresi 5 yıl diye planlanan seçim 2007  Temmuz’unda erkene alınarak  yapılıverdi. Şimdi de önce 4 yıla  indirildi, sonrada yine temmuzdan  önce 12 Haziran’ a  çekiliverdi.  Neden,  neden?
    Kısacası bu ülke 1946 dan  bu yana hiçbir  kere normal  gününde seçim  yapamamış. Hep baskın seçim, yani  anormal  şartlarda anormal  seçim   şeklinde  uygulamalar  olmuş. Yoksa biz  anormal insanlar,  anormal bir  ülke  miyiz?  Demek ki   şu  anlaşılıyor; bu ülkede hep  anormal  şartlar  hüküm  sürmekte. Hatırlıyorum da seçimden  sonraki  ilk haftalarda  da  liderlerimiz  şöyle  derlerdi. Tekel ürünlerine,  akaryakıt ürünlerine , harçlara   yapılan  zamları savunarak :--“Seçimden  önce zam  yapacak kadar enayi miyim.?  Bilmem enayi misin,  yoksa milleti enayi yerine mi  koyuyorsun.  Onu anlayabilmiş değilim.
     550  kişi milletvekili  seçilecek. 2-3 bin kişide   milletvekili adayı  sıfatını  elde etmenin onurunu, gururunu çocuklarına,  torunlarına övünçle  anlatacaklar. Seçilemedik ama şu kadar oy aldık, partimiz tarafından şöyle  seviliyorduk.. falan filan.
    Pekiii. Bu  550  kişi  gerçekten halkımızın,  milletimizin sesi,  soluğu, gözü, kulağı mı  olacaklar. Doğru işler  yapacaklar,  doğru  kararlar mı  alacaklar. Ülkemizi   ekonomisiyle, sporuyla, sanatıyla,  bilimiyle, üniversiteleriyle  Dünya üst  ligine mi  taşıyacaklar. Milletimize  rahat, huzurlu  bir  ortam mı sunacaklar.  Kavga dövüşün olmadığı, aş ve ekmeğin bol olduğu  bir yönetim  düşlüyoruz. Biz  onlardan  bunu  bekliyoruz. Dur bakalım zaman ne  gösterecek?
     Şu anda Mecliste olup da   yeniden aday olabilen,  ya da olamayan   en az 150  milletvekilinin –yani Meclisin  1/3 ünün – çeşitli suçlardan zanlı olarak  savcılıklarda  evrakının  bulunduğu söylenmekte. İhaleye fesat  karıştırmak,  hakaret, dövme, yaralama,,  görevi  kötüye  kullanma .. vb  çeşitli  suçlarla itham edilen  bir  meclis.  Bana  çok kötü  örnek olarak  karşımda  duruyor. Umarım bu yeni  meclis  böyle  olmaz.  Umarım bu meclis  ülkemizin en  başarılı, en  çalışkan  meclisi  olur. Umarım  ülkemin  borçları   artmaz, arttırılmaz,  tam  tersine  azaltılır.Umarım  ülkemin  doğal  kaynakları,  insan kaynakları tamamen ülkemin menfaatleri  doğrultusunda kullanılır, çalıştırılır. Umarım  evimize, tarlamıza  varıncaya kadar mallarımız, fabrikalarımız, yollarımız, sularımız, barajlarımız, telefonlarımız…  tekrar tekrar satılmaz.  Satışına  izin  verilmez.
     Şöyle bir  haber  beni  ürküttü, ürkütüyor.—Dünya Bankasından 9 yıl  ödemesiz, 26,5 yıl   vadeli  kredi  almışız. Bu 9 yıl , bu 26  yıl  gelmeyecek mi? Kimse  bana borç  yiğidin  kamçısıdır  demesin. Kamçıyı yiyen  at hızlı  gider  ama  arabayı da bir  hendeğe doldurur,  devirir. Güzel  bir  fıkrayla  bitirelim.  Mirasyedinin birisi ilk defa   gittiği bir    meyhanede kendisine  çekine çekine bir  içki  söylemiş. Etrafına  bakınırken duvardaki  yazıya gözü  ilişmiş.—“Sen ye, iç.  Torunun  ödesin. Kafana  takma”  Bizim  mirasyedi gözlerini  ovuşturmuş  bir  daha okumuş  yazıyı.  “Çok  güzel”  demiş. “Tam  bana göre”.  Rahatlamış. Bir içki, bir içki daha. Gelsin mezeler,gitsin  şişeler. Vakit  dolmuş. Ceketini omzuna atmış, yerinden kalkıp  kapıya doğru  yönelmiş. Tabii hesap ödemek yok. Kapıda iri yarı iki adam  önünü  kesmiş. Hemşerim hesap?—Ne hesabı  kardeşim,  ben yedim içtim, hesabı  torunum  ödeyecek. Duvarda  öyle  yazıyor. Garsonlar  olmaaaz  demiş.  Biz de  zaten  senin  hesabını  istemiyoruz. Bak bu senin   dedenin  hesabı yıllar  önce rahmetli  çok yiyip  içmişti. Sen de  dedenin  hesabını  öde  lütfen. Sevgili  dostlar  bu  kredi  meselesini  okuyunca aklıma bu  geldi de kötü  kötü  düşündüm  kaldım.  Benden  söylemesi. Dedenize  söyleyin bir daha size  hesap  bırakıp da  gitmesin.



Aşınız  katıklı ve sıcak, hayatınız onurlu ve özgür olsun.
Sevgiyle dolun, sevgiyle  kalın.


..09/06/2011
Ali Osman KIRAŞ


YORUMLAR

  • 0 Yorum