Reklam
Ali Osman Kıraş

Ali Osman Kıraş


KİMDEN YANA OLAYIM?

31 Ağustos 2018 - 17:14

Arada kaldım. Lütfen bana yardımcı olur musunuz? Biri abim, diğeri küçük kardeşim. Birini tercih etsem öteki darılıyor.

         Önce size abimi tanıtayım. Abim okumuş çocuk. İyice bir işi var. İşinde ve günlük yaşamında katı kuralları vardır desem yalan olmaz. Her şey düzenli olsun, adaletli olsun ister. Savsaklamayı, işi aksatmayı sevmez, o nedenle iş ortamında veya diğer ortamlarda çoğunlukla kırıcı olur, çabuk parlar, haksızlığa tahammül edemez. Öyle olunca sık sık çevresindekilerle tartışıyor, bazen işi kavga, darılma, küsme noktasına vardırıyor. Kendisine aşırı güveni var. İnsanlara biraz tepeden bakıyor, hatta hor görüyor desem bile yalan olmaz. Her şeyi en iyi kendisinin bildiğini sanıyor. Ama böyle düşünürken sanki detaylarda boğuluyor. Ormanı göremez, görmezken içindeki çürümüş, hastalıklı ağaçları ya da çalınmış, gizli kesilmiş diğer ağaçları veya çalanları görmeyi tercih ediyor. Sürekli şikayetçi olma söz konusu.

Biraz farklı olmayı sevdiği için, zaman zaman aykırı şeyler yapmayı seviyor. Köylük yerde bile şortla dolaşmayı, japone tişörtle gezmeyi kendisine yakıştırıyor. Mutlaka yazları bir tatil beldesinde olmak onun olmazsa olmazıdır. Namaz kılmıyor, oruç tutmuyor diyemem. Cenazelerde çok nadir görünür. Kurban kesme işinden biraz uzak durur. Yardım ve dayanışma konusunda çokça bencildir diyebilirim. İnsanların sadaka kültüründen yararlanmasına çok kızar. Hayır ve hasenat işlerinde pek görülmez. Bunların asalak bir toplum yarattığını söyler. Herkes çalışsın, üretsin, birey olsun der. Yardım ve hayır derneklerini modern dilenciliğe benzetir. Kendisi katkıda yapmaz, o işe de sıcak bakmaz. Bunlar çağdaş devletin yapması gereken görevlerdir, çağdaş devlet dilencilik yaptırmaz. İnsanları dilenci konumuna düşürmez. der çıkar. Arkadaşları ile kahvede takılmayı, ara sıra alkol alınan yerlerde olmayı sever diyebilirim. Oralarda memleketi kurtarırlar, dünyayı değiştirirler, büyük ihtimalle de küçük bir kırgınlıkla birbirlerinden ayrılırlar. Ben  herkese  mesafeli durduğum için  bana “senin de kıblen pek belli değil” deyip arada laf sokuşturmadan duramaz.

Küçük kardeşim ise abimin tam tersi. Sanki aynı anadan babadan değilmişiz gibi. Ama içimizde işi en düzgün olan odur. Okul hayatı çok başarılı değildi ama babamın ittirip kaktırmasıyla üniversiteyi bitirdi. Yurtdışından bir diploma kaptı. Daha lise yıllarında çalışmaya başladı. Bu arada namazını, orucunu bırakmamaya çalışıyor. Genç yaşta hacı olamadı  ama birkaç umre  yaptı.

O abimin tam tersi dedim ya öyle hiç katı kuralları yoktur onun. Yol boşsa, trafik polisi yoksa kırmızı ışıkta  geçer, kimse  görmeyecekse, duymayacaksa cebellezi  yapıverebilir. Kapılacak bir iş varsa başvurmayacağı kimse yoktur. Milletvekili, belediye reisi, bakana kadar ulaşır. O işi ve o ihaleyi mutlaka kapar. Dün dündür, bugün bugündür onun için. Bakarsın babasıyla, annesiyle kavga etmiştir, 40 yıllık arkadaşıyla arası açılmıştır. Üç ay sonra hepsiyle kuzu sarması olur. Nerde cami derneği, hayır kuruluşu hepsine üye olur. Yardım toplar, yardım toplatır, yardım dağıtır. Üçü beşi de aramaz, kendi hissesini de bol bol alır. Yeter ki dağıtılacak bir şey olsun. Hepsini Allah rızası için yaptığını söyler. Kendisi camiyi, cemaati boşlamadığından ara sıra gelenlere biraz hor bakar. Onları dinsiz, imansız gibi görür desem abartmış olmam. Camilerin sadece kendisi gibi olanlara ait olduğunu düşünüyor olmalı. Ara sıra camiye gidenlerin kurban kestiğini, hacca, umreye gittiğini görürse, duyarsa daha da şaşırır. Nedense Müslümanlığı sadece kendisine yakıştırır. Her şeyin torpille döneceğine inanır, paranın açamayacağı kilit yoktur der. O nedenle sürekli birilerinin peşinden koşar, el pençe divan durmayı çok sever, çok da başarır. Daima muhafazakar görünür, deniz tatili yerine kaplıcaya gitmeyi, dağ turizmini tercih eder. Çocuklarını da böyle yetiştirir. Abisine de bu yüzden çok kızar. Ama kendisi askerlik bile yapmamak için nasıl raporlar aldığını hiç söylemez. Vatanı en çok kendisinin sevdiğini söylediği yetmez başkalarını, abisi gibileri sürekli vatan haini statüsünde görür. Nerdeyse onların Müslüman olmadığını bile söyleyecek kadar imalarda bulunur.

Yani ikisi ayrı kutuplarda iki kardeşin varsa ben şimdi nerde durayım? İkisi de bana aynı suçlamayı yapıyor. “Senin kıblen belli değil” diyorlar. Ama ben ikisiyle de birlikte olmak istiyorum. Aynı evde çay içebilelim, aynı yerde annemize babamıza sarılabilelim, aynı ortamda yaşamaya devam edebilelim diyorum. Çünkü ortak tarlalarımız, evlerimiz, ortak düğünlerimiz,  cenazelerimiz, bayramlarımız , akrabalarımız var.  Yoksa bunlar birbirlerine bu kadar sert davranırlarsa birileri çook uzaklara gitmek zorunda kalacaklar galiba.

Ya sev ya terk et olmasın.

Ya sev ya hoşgör olsun.

            30 Ağustos Zafer Bayramımız Kutlu Olsun.

Aşınız katıklı ve sıcak, hayatınız onurlu ve özgür olsun.

Sevgiyle dolun, sevgiyle kalın.

YORUMLAR

  • 0 Yorum