Reklam
Ali Osman Kıraş

Ali Osman Kıraş


HEP BÖYLE Mİ OLACAK?

03 Nisan 2018 - 13:38

      Yıllar  önce –yaklaşık 20 yıl-  öğretmen sendikalarının   düzenlediği viziteye çıkma  eylemine  katılmaktan   mahkeme   huzuruna  çıkarılmıştım. Ki o günlerde  başbakan ve  başbakan  yardımcıları bu  eyleme  katılanları  haklı bulduklarını,   kefil  olduklarını,   asla  cezalandırılmayacaklarını, öğretmenlerin  demokratik  haklarını  kullandıklarını  söyledikleri  halde   yine de mahkemeye çağrılmıştık.  Tüm  Cumhuriyet  savcıları   öğretmenler  hakkında  suç  duyurusunda  bulunmuş  olacaklar  ki   böylece ömrümde  ilk defa hakim  karşısına  çıkmıştım. Aynı  okulda birlikte çalıştığımız  bir  öğretmen  arkadaşla  beraber   ifade  vermeye gitmiştik. Mübaşir  öyle bir  anons  yaptı ki  tüylerim  diken diken oldu. Sanki büyük bir  cinayet  işlemiştim. Duruşma  salonuna  alındık. Öğretmen  arkadaş  ifade  verirken ben de dinleyici  pozisyonunda , Nasılsa  ellerimi arkaya bağlamış, hakimi  izliyor ve  sıranın bana  gelmesini  bekliyorum. Önce  hakim seslendi: “indir  ellerini” sanki  anlamamışım,  hışımla  mübaşir yanıma  gelip  koluma sertçe  vurdu.  “indir  ellerini”   Aman yarabbim. Ne büyük  suç  işlemişim. Şaştım  kaldım. “Devlet-i alimiz   sağolsun.  Azarlanmak  ne kötü  şeymiş.  Bir  daha öğrencilerimi  hiç  azarlamayacağım” dedim.
      Gerçi  yukarıda  anlattığım  olaydan  yıllar  sonra  yine  bir  olay  için mahkemeye  gittiğimde  zanlı  olayları  anlatırken  öyle  yalan yanlış  şeyler  söylüyordu ki  söylediklerinin şikayet  konusu ile hiç  ilgisi  yoktu. Gayri ihtiyari  gülmüşüm, gülümsemişim. Duruşma  hakimimiz , üstelik bayan hakim; --Hocam ne var  gülecek, deminden beri  gülüyorsun diye  azarlayınca,  zanlıyı  göstererek; -- Olayla  alakasız  ve  gereksiz  öyle  şeyler   anlatıyor ve  hiçbiri  doğru  değil onun için  gülüyorum  deyince ---Çık dışarı burası  gülünecek yer değil deyip  beni  azarladı ve  dışarı  çıkardı. İfade  sıramı  dışarıda  beklemiştim.
      O zaman  anladım ki  mahkeme  salonunda ---eller  arkaya  bağlanmazmış, mahkeme  salonunda gülünmezmiş.  Bizde  öğretmen  olmuşuz  ama bunları  öğrenememişiz.
      Geçen  gün gazetelerden  birisinde Eski Birinci  Ordu  komutanı  Ç.D ‘a  duruşması  sırasında hakimin  yaptığı  uyarıyı  okuyunca  yukarıdaki  anılarımı  hatırladım. Bakın  komutanı  yargılayan mahkemenin  başkanı   Hakim  Ö.D.  ne  demiş.: “Kafanı  sallama  yoksa  dışarı  atarım”   Koskoca   eski Birinci Ordu  komutanı  ne yapsın,  herhalde  gülümsemek  zorunda  kalmıştır.  Buradan  şu  sonucu  çıkardım.  Mahkemede  kafa  sallamak da  yok.  Demek ki  yasak.  İnsanın  başına  gelmeden  bazı  şeyleri  öğrenmesi  zor  oluyor.  En  iyi  öğrenme yaparak  yaşayarak  öğrenmekmiş. Komutanım  mahkemede  nasıl durulurmuş  öğrenmiştir artık. 
          Allah  kimseyi  mahkemelere düşürmesin.   Allah  eksikliğini de  göstermesin. Güçlünün  adaleti,  güçlünün  hukuku zalim olur, adil olmaz. Hikayeyi  bilirsiniz: Aslan, kurt, çakal ve tilki  ormanda ava çıkmışlar.  Kocaman bir  geyik   yakalayınca   aslan kurda –haydi  paylaştır bakalım demiş.  Kurt şöyle bakmış  dört kişiler. Tam  dörde bölmüş. Herkese  birer  parça  verince  aslanın bir  pençesiyle  yere serilmiş.  .Bu defa paylaştırma  görevi tilkiye verilmiş. Tilki  etrafını şöyle bir  süzdükten  sonra  bir parçayı   alıp  aslanın önüne koymuş.--- Bu kralımızın sabah  kahvaltısı  içindir, bir  parçasını daha  alıp yine  aslanın önüne koymuş.Bu da  öğle yemeği  olsuuunn, diğeri de  akşam  yemeği içindir diyerek  üçüncü  parçayı da  aslana vermiş. Bu  paylaşımı  çok  beğenen aslan ---heyyy tilki  sen bu işi  nereden  öğrendin deyince Tilki:YERDE  YATAN KURTTAN demiş. İşte böyle.
       Adalet   özellikle şefkatli, tarafsız, adil, birey öncelikli, insanı baz  alan  adalet bir gün  herkese lazım olabilir.. Bu adalet  komşumuzun kızının  adı  olmasın.
     



     
Aşınız  katıklı ve sıcak, hayatınız onurlu ve özgür olsun.
Sevgiyle dolun, sevgiyle  kalın.


YORUMLAR

  • 0 Yorum