Reklam
Kadir Kenar

Kadir Kenar


Kurdeleye Uzanan Eller

03 Nisan 2018 - 13:38

Ikına sıkına bir yazı!

Bazen beynimin durduğu ve hiçbir şey yazamaz hale geldiğim anlar olur. İşte bu bayram arifesi ve sonrası aynı durumu yaşıyorum.
Arife gününden bir gün önce İzmir’den gelen haberle Orhan Uğur’un yaşama veda ettiğini öğrendik. Ertesi gün sabah saat sekizde Çan’dan Dündar Özdemir arıyordu. “Beraber büyüdüğümüz can dostumuzu kaybettik. Sevgili Şef mekanın cennet olsun. (Kaptan) Dündar Özdemir”

Evet, Orhan Uğur’u tüm Çanakkale tanırdı. Belediye Başkanlığından sonra yıllarını geçirdiği küçücük bürosunda insanları ağırlar; dertleşir, Çanakkale için konuşur dururdu. Tanıdığıma sevindiğim ve hiç çekinmeden konuşabildiğim bir insandı.

Çanakkale’de doğup büyümüş o jenerasyonla beraber olmak, bir şeyleri konuşmak beni gerçek anlamda aydınlatıyor. İşte uzun yıllardır Çan’da yaşayan Dündar Özdemir gibi, o yaş kuşağının Çanakkale’ye bakış acısının şimdiki zamandan çok farklı olduğunu hep görmüşümdür. Birbirlerine olan tutkularını da iyi bilirim. Onları bildiğim için de şimdiye bakıp hep hayıflanırım.

Klasik olacak ama, Goethe’nin bir sözü vardır: İnsanlara olmaları gerektiği gibi davranırsanız, onlar da olabilecekleri her şey olurlar.
Çok derin bir anlam yüklü bu sözde. Biz Çanakkale’de bunun tam tersini yaşadığımız ve yaptığımız için mutsuzuz hep. Bunun bile farkında olmadan.

Başta da söylediğim gibi, şu okuduğunuz yazıyı ta bayram sonrası yazıyorum. İstanbul’da geçirdiğim dört günün ardından. İlk defa aile büyüğü olarak ellerimi öptürüp, hüzünlü bir şekilde geriye dönerek yaşamımı sorguladığım bir zaman diliminde. Yüzümün yaşlandığını hissettiğim ve unutmamak için de onu hafızama kazımaya çalıştığım anlarda.

Gazeteci olarak yaşamını kazanan ve sürdüren bir insan olarak, bu sayfada hep açık oldum. Düşündüklerimi ve duygularımı en yalın şekliyle ifade ettim. Keza televizyonda da aynı şekilde konuşuyorum. Mesleğimin ne anlam ifade ettiğini ve nasıl icra etmem gerektiğini bilerek sizlerle birlikte düşünüyor ve yaşıyorum.

İşte bu anlamda Çanakkaleli olarak gerçekten mutsuz oluyorum. Bakın önümüzde yerel seçimler var. Belediye başkanları, meclis üyeleri, il genel meclisi temsilcileri seçeceğiz. Yukarda ki sözü bir kez daha okuyun lütfen.

Okudunuz mu?
Seçimlerimiz böyle insanlardan oluşabilecek mi?
Kendi insanlarımıza bu büyüklüğü yapabilecek miyiz?

Bu doğruyu hayata geçirebilecek miyiz?
Yoksa, ademin öküzü bilmem ne oldu başımıza ulan deyip yine hayıflanmaya devam mı?
 
Sanırım yine aynı olacak değil mi. Çanakkale olarak siyasette yine bildik yanlışlara devam edeceğiz. Öte yandan yarı resmi, yarı sivil oda seçimlerinde de aynı şekilde. Tam sivil derneklerimiz de neler olacak peki. O mevziler de kimleri göreceğiz?

Bayram arifesinde ve sonrasında; Çanakkale’den uzaklaştığım günlerde işte bu sorular dolaştı hep kafamda. Onlarca yazı konusu olabilir. Bir yandan ekonomik krizi de düşündük. Hoş Çanakkale için bir şey fark etmiyor ya. Ekonomisi sanayiye ve ticarete dayanmayan bir il için!.. Kriz olsa ne olur, olmasa ne olur? Olacağı kadar olmuş durumda da zaten. Ha memurlar, emekliler maaşlarını falan alamayacak duruma gelirlerse o zaman memleket hepten çöker zaten.

İşte ıkına sıkına yazı da böyle yazılır ve olur. İnanın yazının başında şu orta bölüm aklımın ucundan bile geçmiyordu. Yazdıkça açıldım sanki. Biraz da rahatladım.
Ve son olarak şunu söyleyeyim, bir gazeteci olarak kendimi bu memlekette yalnız hissediyorum. Fikirsel ve yaşamsal boyutuyla birlik ve beraberliğin kıt olduğu bir memleketimin olması beni üzüyor da. Gemisini kurtaran kaptan mantığıyla hareket etmeyi tercih etmediğim için de işte sizlerin de güzel güzel canını sıkmak bana kalıyor.

Özürlerimi kabul edin lütfen.


YORUMLAR

  • 0 Yorum