Reklam
Kadir Kenar

Kadir Kenar


Küçük Amerika’daki CHP!

03 Nisan 2018 - 13:38

Yerel olarak yayın yaptığımız ve de sizlerin sorunlarıyla haşır neşir olduğumuz için, genel politikalarla ilgili fazla bir şey yazmıyorum. Ama bu hafta bir fırsat var. CHP Genel Başkanını özel bir iş için davet ettik ve ilimizi onurlandırdı. İşte bunu fırsat bilerek genelden bir bakış yapalım.

1980 öncesi aynı silahla vurulan sağcı ve solcu insanlarımızın ardından gelen 12 eylül darbesi ile ‘küçük Amerika Türkiye’nin ilk temeli atıldı. Bu kirli ellerin ve işbirlikçilerin kılıfladığı kavga ve kargaşa; kardeş kanlarıyla soslandı. Darbeyi makul ve mantıklı göstermek için tezgahlanan bu oyundan sonra da, toplumun ekonomik ve sosyal yapısının yeniden dizayn edilmesi sırası geldi. Ve bu da çok uzun sürmedi. İşte geldiğimiz nokta ortada. Ekonomik olarak batmış bir ülke. Ahlaki olarak çöküntü yaşayan bir toplum.

1980 öncesi nasıl toplumu ikiye böldüler ve kardeşi kardeşe kırdırdılarsa şimdi de aynı senaryo devrede. İktidara nasıl geldiğini kendisi de pek anlayamayan AKP’yi çok güzel bir şekilde yönlendirenlerin artık gizlenme derdi de ortadan kalkmış durumda. alenen ve bağırarak devletin her kurumuna ve her kutsalına dil uzatanları açıkça görebiliyoruz.
Ne yapılmak isteniyor ortada. Atatürk adından kurtulmak; onun kurduğu sistemden kurtulmak. Peki nasıl yapılacak. Devletin tüm kurumları tüh kaka edilecek.

Anayasa mahkemesi gereksiz, Danıştay gereksiz, Sayıştay işlevsiz, yargıtayın boyu çok uzun, Genel Kurmay faşist, kafatasçı! Velhasıl Atatürk’e sadık kim varsa kötü!

Peki CHP burada ne yapıyor. Evet gerçekten küçük Amerika’nın kitlesel güce sahip tek partisi olarak ayakta durmaya çalışıyor.

Ben sizlere artık bu konuya Baykal ya da adamları gözüyle bakılmaması gerektiğini ve CHP’nin Türkiye’de siyasi yelpaze içinde dik duruşunu sürdüren tek kitle partisi olmasının ne anlama geldiğini uzun uzun anlatmayacağım. Sadece şunu bilmelisiniz ki, memleketi şuanda idare edenler dahi kendilerini korumaktan aciz görülüyor. İşte Abdullah Gül’ün köşke çıkmasıyla başlayan çatırtı ve çuturdu ortada. Yalnızlaşan bir Başbakan ortada.

Ve şu gerçeği de bilelim. Artık Başbakan saldırı konumunda. Sadece karşı cepheye değil, bu zamana kadar kendisine destek verip işlerini bitirdikten sonra terk edenlere de saldırıyor. İşte geçen haftaki açıklaması ortada: Dershaneler bir garabet olmuş sözünü düşünün. Bu mesaj kime gidiyor zannediyorsunuz. Dershanelere mi!

Amerika’dan dönmeyi bekleyen Fethullah Gülen hiç aklınıza gelmiyor mu? Türkiye’deki dershane sektörünün yüzde kaçı ellerinde biliyor musunuz?
Bir avuç insan ya da bir avuç kitle olarak diyoruz ki, herkes hakkettiğini bulur. Öylemi acaba. 30 yıldır Türkiye’nin üzerinde oynanan sosyo-ekonomik tezgahın yarattığı bu toplum tek başına mı suçlu!

Dallas ile başlayan renkli, kalleş, adi, orospu ve de pezevenk toplum dokusu; bunlardan korkan ve yaradana sığınan zavallı insan dokusu kendiliğinden mi oldu ki!

İşte durumumuz bu. AKP kapatılır, başka bir AKP kurulur. Bu sorun değil artık. Sorun şu, küçük Amerika’nın tek ve güçlü kitle partisi ile kurtuluş nasıl sağlanır bunun hesabını yapmak zorundayız. Yeniden onurlu ve gururlu; değerlerine, geleceğine sahip çıkacak bir iktidar nasıl kurulur.

Çanakkale’yi ziyaret eden Baykal’ın ağzından ilimizle ilgili hiçbir şey çıkmamasına ben kızmadım. Çünkü kendisi bu dönemde ağır bir yükün altında. Abartısız şunu da söyleyeyim, ben öyle görüyorum; adeta bir komutan. Neredeyse tüm kurumlarıyla saldırı altında olan bir ülkenin siyasi lideri. Bu yükün ne kadar ağır ve tarihi bir sorumluluk taşıdığını bilmem anlayabiliyor musunuz..
 

Adaları geri isterlerse de şaşırmayın!

Kamuoyu’nun bir nüshasında şu manşet vardı; Vander Linden niye geldi? Geçtiğimiz yıllarda bu ve bunun benzeri manşetleri hep attık. Adalarımıza hep dikkat ettik. Üzerlerine titredik. Hoş oradakiler pek fark etmedi ama biz durumun ne olduğunu iyi kavrıyorduk. İşte Brüksel’den çıkan son karar bir kez daha ne kadar dikkatli olmamız gerektiğini ortaya koydu.

Konuyu biliyorsunuz;  adalardaki azınlıklar meselesi ve onların hakları. İşin ilginç yanı ne biliyor musunuz; rakamlar. Adalarda şuan 300 rum yaşıyormuş! Peki bu doğru mu? Kayıtlara göre evet. Çünkü ölüleri bile hala yaşıyor biliyor musunuz. İsa peygamberin geri dönmesi yakınlaşsın bak o zaman bu nüfus üç bini de geçer bunu da bilin! Batı Trakya’da yaşayan kardeşlerimizin haklarını niye görmüyor bu Avrupalılar acaba? AB’nin içindeki Yunanistan’a niye demiyorlar ki azınlıkların haklarına saygı göster. Dinlerini rahatça yaşasınlar, adetlerini yaşatsınlar, müftülerini seçebilsinler. Niye demiyorlar?

Yakında adaları serbest bırakın derlerse hiç şaşırmayın. Zaten onlar demese de bu ülkenin bir dışişleri bakanı var ya, o kalkar söyleyiverir nasıl olsa! Onlara da gerek kalmaz.


<u><b>Karne</b></u>

<b>Şafak BARAN
Biga Müftüsü</b>

Biga’nın en büyük köylerinden birisi olan ve konumu itibariyle üniversitenin yanı başında yer almasıyla da ayrı bir önemi bulunan Agaköy’de kaçak kuran kursu faaliyetlerini jandarmadan öğrendikleri için <b>0</b>

<b>Biga Jandarma Komutanlığı</b>

Türkiye’nin içinden geçtiği bu hassas durumda, artık neredeyse legalleşen tarikatlarla ve faaliyetleriyle ilgili bir konuda hiçbir zafiyet göstermeden gereğini yaptıkları için <b>10</b>

<b>Veysel ACAR
Yenice Belediye Başkanı</b>

İlçenin altyapı sorunlarını hallettikten sonra, işsizlik problemlerine yönelik projelerinin yanında, belediye imkanlarıyla anaokulu yaparak eğitim ve öğretime de bir eser kazandırmaya karar verdiği için <b>10</b>

<b>Ahmet ÜMİT
Çan Kaymakamı</b>

Sıradan çocukların pek beceremediği bir çok yeteneği ve meziyeti olan ve de çalışkanlığıyla takdir toplayan kızının yaşadığı talihsizliklerin sebebini hep başkalarında aradığı ve son olarak başına gelen ve Türkiye çapında adının duyulmasına neden olan olayı da bir yargıç gibi değerlendirdiği ve halen idari ve hukuki bir süreçte devam eden olayla ilgili susmayı beceremediği için <b>0</b>

<b>Ahmet Ümit’in gazeteci kardeşleri</b>

Kendilerine gazeteci diyen ve gazetecilik yaptıklarını söyledikleri halde, bir ‘tekzip’ metninin ne anlama geldiğini bilmedikleri ve Kaymakam Ümit’in kızıyla ilgili haber yapmadıkları halde, diğer gazetelere gönderdiği tekzip metnini yayınlayarak bir şey yaptıklarını zannettikleri için 
<b>-1</b>

<b>Karnenin sözü</b>

Bir ülkede namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o ülkede hiçbir olumlu iş yapılamaz.

İsmet İNÖNÜ

<b>Şiir</b>

Dost dostun sezerse gizli kastını
Fırsatın düşürüp yüzer postunu
Bir kere aldatır dostu dostunu
Kete yemez her dem papaz demişler.

Şikari- Atalarsözü Destanı


YORUMLAR

  • 0 Yorum