Reklam
Kadir Kenar

Kadir Kenar


Beyne Kelepçe Takılmıyor Mu Acaba!

03 Nisan 2018 - 13:38

Mecazi anlamda demiyorum bunu. Hani yedikçe yiyesi gelenler oluyor ya; sonra da bir adım önde giden bir göbek çıkıyor ortaya. Bel ağrısı, kıç ağrısı yapıyor. Eğilinmiyor, kalkılmıyor. İşte bundan kurtulmak için de mideye kelepçe takılıyor. Ve büyüyen midenin büyük bir kısmı iptal ediliyor. Yazı yazmak için düşünürken bu geldi aklıma. Beynimin ne kadar şiştiğini hissettim. Geçmiş yazılarıma baktım. Olumlu, güzel, umutlu bir yazım var mı diye. Yok biliyor musunuz. Yok. Kafamın aynı gebe kadınların karnı gibi şiştiğini hissettim. Hiçbir konuda olumlu bir şey düşünememenin beynime ne kadar büyük bir yük olduğunu anlayabiliyor musunuz. Karşıya geçip kendime baktım. Durmadan sigara içen, çay içen; arada bir balkona çıkıp temiz hava alma ihtiyacı duyan birisi duruyor karşımda. Zaman zaman dost ortamlarında konuşuruz ya hani, köyde çoban olsaydım falan diye. Aslında gerçekten de ne kadar güzel bir şey olduğunu düşünebiliyor musunuz.

Mesela düşünün, bir köydesiniz. Fakir bir köy. İnsanların cebinde çay içecek para yok. Bakkalda çok az bir şeyler satılıyor. Köyde üç dört zengin var. Siz gidiyorsunuz, köyün mallarının yüzde 47’sini size veriyorlar. Koyunlar, keçiler, sığırlar, inekler vs. Siz güdüyorsunuz. Gölgede oturuyor, iyi yetişmiş çoban köpeklerinizle sürüyü çok güzel idare ediyorsunuz. Ağalarınız akıllı adamlar, azcık çalmanıza çırpmanıza ses çıkarmıyorlar. İtibar da iyi. Ağaların çobanı olmak havalı bir şey. Diğer köylerde de itibarınız var. En büyük sürünün çobanı sizsiniz aynı zamanda. Hava civa o biçim. Güzel değil mi! Çobanlık gibisi yok değil mi! Canınız çekti kuzuyu kesiyorsunuz şöyle güzel bi kavurma. Valla güzel. Hayal etmek bile insanı mutlu ediyor.

Bakın şimdi beyne kelepçe takılır mı takılmaz mı derdinden nereye geldik. Düşünmek kadar kötü ve tehlikeli bir şeyin olmadığını herkes bilir. Hani ‘düşünüyorum öyleyse varım’ demiş ya Descartes. Ondan sonra da hep düşünüşüz var olabilmek için. Hakikaten var mıyız biz ya. Kaç tane varız ki!

Büyüyen ve ağırlaşan bir beyinden kurtulmak için ne yapılabilir ki.

Her hafta olumsuzlukları yazan bir beyinden hayır gelir mi ya. Yok mu güzel bir şey, yazacak anlatacak.

Şimdi ben size Çanakkale’nin içinde bulunduğu olumsuzlukları ve çöküntüyü şöyle ballandıra ballandıra anlatsam, içiniz temelli kararsa; bende ne güzel bir yazı yazdım desem. Bunun kime faydası olacak. Ben güzel bir yazı yazacağım, siz küfür edeceksiniz.

Ne yapacağız, var mı çare acaba!
Yoksa ben bu işi bıraksam mı artık.

<b><u>CHP’nin dayanılmaz sıkıntıları!</u></b>

Arkadaş diğer partilere bakıyorsun, ne kavga var, ne gürültü. İl başkanı seçilecekmiş, yok ilçe başkanı. Bir de şu CHP’nin haline bak ya! Merkez ilçe seçimi tek adayla ne güzel oldu. İsmail Özay’da bağırıp çağırmasaydı daha da güzel olacaktı ama. Neyse. Şimdi de il kongresi var. Serdar Soydan’ın adaylığı karıştırdı ortamı. İlçe başkanları kazan kaldırmış durumda. Bir de aday da bulmuşlar. Cengiz Demirel ağabeyimizin başını da yakacaklar! Hadi bakalım hayırlısı. Bu kongre belki de yarım asrın en heyecanlısı olacak. 27 temmuza da ne kaldı ki.


Uzar çağımın susuzluğu
Benim içimden, senin içine
Sen acılısın, ben tedirgin
Solmuş bahçede çiçekler
Susamış kuşlar dallarda
Acı bir rüzgar, eser de eser
Senin içinden bana, bende sana


YORUMLAR

  • 0 Yorum
Reklamı Geç