Reklam
Hamza Yıldız

Hamza Yıldız


Suda Kendini Gören Geyik

03 Nisan 2018 - 13:38

Gerek maddenin gerek mananın sadece dış yüzeyine bakıyoruz.Dış yüzeyin şekil,renk ve desen cazibesiyle avunuyoruz.Oysa dış düzeyin ve görüntünün ardında bir özün olduğunu,o özün bütün vücuda can verdiğini,bütün doğanın uyumunu sağlayan,anlamını oluşturan esası teşkil ettiğini,vücudu şekillendirdiğini,göze ve diğer duyulara hitabeden oluşumların özün değişecek bize uzanan özellikleri olduğunu kavrayamıyoruz bir türlü.
Düşünce hayatımızda da,sosyal hayatımızda da bu kolaycılığı aşmamız gerekiyor.Düşünce hayatımızda,inançlarımızı yaşamada,insanlarla ve toplumla ilişkilerimizde hep ayrıntıları ön plana çıkarıp özü ihmal etmemiz hayatımızın temellerini alt üst ediyor.
İlk defa karşılaştığımız bir insanın kılık kıyafeti,görüntüsündeki ayrıntılar sempati ve antipatilerimizi harekete geçiriveriyor.Bir kadının veya erkeğin fiziki çekiciliği duygularımızı sarsıyor.Fikirlerin slogan mahsupluğunun albenisi ve kolaycılığı heyecanlarımızı kamçılıyor.İş hayatımızda üretme yerine kazanma mantığı bencilliğimizin temelini oluşturuyor.
Ve üreterek var olma yanlışına doğru inanılmaz bir koşu tutturmuş gidiyoruz.Kendimizi ve bizi var eden değerleri tükettiğimizin farkına varmadan,var olma,yaşama ve geleceğimizi şekillendirecek temelleri yok etmenin dayanılmaz hafifliğinin geçici zafer sarhoşluğunun sefasını sürüyoruz.
Acılar çoğaltmanın histerisine kapılmışız.
Kendimize,sevdiklerimize ve çevremize…Acılar içinde boğulma,başkalarının yüzlerindeki acı çizgilerinin çokluğunca huzur bulma yanlışımızda ısrar,tam bir toplumsal paranoyanın tanımını yapıyor,anlamıyoruz.
Çünkü hala ayrıntıların,şeklin görünen yüzeyinin kolay,zafer çığlıklarındayız.Ayrıntıları oluşturan bütünün,şekli oluşturan özün anlamını kavrayabilmiş değiliz.
Bu çok keskin gibi görünen düşünce rüzgarı nereden çıktı?La Fonten’in “Suda Kendini Gören Geyik”adlı fabl’ından…
Berrak bir su kaynağından
Su içiyordu geyik;
Su dallı boynuzunu gördü önce
Dedi:Tanrım ne güzellik
Sonra gözü aşağıya ilişince
Pek utandı kuru,sıska ayağından
“Ne uygunluk ayaklarım ve başım arasında”
Diye acı acı söylenirken
Pek yakında göründü bir sürü köpek ve bir avcı
Geyik hemen koşup daldı ormanda
Sevmediği ayakları kanat oldu ona…
Fakat pek çok beğendiği boynuzları
Takılarak sağa,sola ve yukarı
Her adımda verdi ona eziyet
Ve yakalandı nihayet
Çok kereler en faydasız şeylere biz
Güzel diye kapılır,zarar ederiz,
Ve bilakis en faydalı
Şeylere değersiz deriz.
(Çeviri.Orhan Veli)
Şeklin,rengin,suretin güzelliğinde avunurken,şekli oluşturan özün,esas gerçeğin farkına dahi varmamanın sürüklediği sonun.Fabl’daki son gibi olmamasını temenni ediyorum.İnsan olmanın ,insanca yaşamanın ve Yaradan’ın emaneti olan güzellikleri çoğaltarak paylaşmanın erdeminde buluşacak çabalarımız güzel ve anlamlı kılacak dünyayı ve bizleri…


YORUMLAR

  • 0 Yorum