Reklam
Hamza Yıldız

Hamza Yıldız


DOSTLARLA PİKNİK YAPMAK

03 Nisan 2018 - 13:38

“Nerden geldiğini ve ne olduğunu unutmayan” insanları severim. Çünkü bu felsefe mütevazılıği, sabrı, çalışmayı, hayata karşı dik durmayı ve yeniliğe açık olmayı da beraberinde getirir.

Telefondaki ses “Nerdesin Hocam?’ Ne aradığın ne sorduğun var.” diye sitem ettiğinde “On dakika içinde geliyorum” dedim.
Arayan Adil Kuloğluydu.

Artık kemale ermiş, hayatın meşakkatleri içinden demlenmiş, tecrübe ve birikimleriyle rafine bir kişilik oluşturmuş bu şahsiyetler benim vazgeçilmezlerimdedir.
Herkesin olduğu gibi bizim de yaşadığımız hayata ve bizden sonra hayatı sürdürecek çocuklarımıza ve dostlarımıza dair endişelerimiz var. Saatlerce sohbet ederiz ve zamanın bu saatlerinde hiçbir hükmünün olmadığını biliriz. Zaman, kıymetini bilenlere cömerttir. Hayatın bütün yüzleri samimi paylaşımlar sonrasında tadına doyulmaz hazlara ulaşır.

Sigarayı bırakmanın stresi üzerindeydi Kuloğlu’nun. Çocuklarının işi yeterince önemsemediğinden, hayatın artan sıkıntılarından, evlatlarımızın tecrübelerimizden yeterince yararlanmadığı şikâyetlerinden başlayan sohbetimize daha birçok dostumuz da katıldı.

Asla şikâyet değildir sohbetlerimiz. Gerçekleri önemseyerek bir çıkış yolu aramaktır. Derken Kuloğlu aldı telefonu eline. Tek tek gönül dostlarımızı aradı ve Ali-Hamza Çiftliği’nde Pazar günü pikniğe davet etti. Ailece, çoluk, çocuk…
İki Hasan, Kuloğlu’nun oğlu ve Hasan Usta o akşam bütün hazırlıkları tamamladılar.

Pazar günü, biz eşimle öğleden sonra Ali-Hamza Çiftliği’nin kapılarını dostlara açmak için gittik. Eşim etrafı düzenlerken odunlar kesildi, fırın ve soba yakıldı. Derken Ali Kuru geldi hazırlıklara yardım için. Peşinden malzemelerle iki Hasan. Herkes sanki şampiyonluğa oynayan bir takımın oyuncuları gibi başladı çalışmaya.

Ali Kuru odunları kesti, hazırladı. Kuloğlu Hasan masaları düzenledi. Ben salata malzemelerini temizledim, yıkadım. Hanım salatayı yaptı. Hasan Mumcu ızgaranın başına oturdu.

Derken Kuloğlu hanımlarla teşrif etti. İkindi namazını müteakip Efe Çavuş İmamı Halit Hoca, Murat Köse İlköğretim Okulu Müdürü Murat Samıkıran eşleriyle birlikte geldiler. Sezai Kuş Hocam ve Cüneyt Kırmış da aramıza katıldılar.

Yerin konumundan dolayı mecburiyetten haremlik-selamlık pozisyonu aldık. Ama Türk geleneğinin gereği olarak önce bayanlara hizmet ilkesini unutmadık.
Hasan Usta makine bakım dışında ızgarada da ne kadar usta olduğunu bir kere daha gösterdi. Allah’ım o ne lezzet, o ne tat… Hele üzerine koyulaşan muhabbet…

Bu arada Kuloğlu Hasan’ın hiç durmadan gösterdiği hizmet performansı görülmeye değerdi. Halit Hocamın o gönül üzeri türküleri, Kuloğlu’nun şarkıları arasında koyulaşan sohbet anlatılmaz ancak yaşanır. Tabi bana da Çan şiirlerini okumak düştü.  Gönül ehli insanların yalnızlıklarının ne kadar kalabalık olduğunu bir kere daha görmek ve bu hazzı yaşamak, hayatımın mutlulukla hatırlayacağım anları arasına girdi.

Hatıralardan günümüze, ekonomiden siyasete, tasavvuftan inanca kadar uzanan o sohbet ise bambaşkaydı. Ve gece televizyonsuz, elektriksiz, radyosuz ama gönül gönüle gecenin on birine kadar sürdü.

Azıcık insani tarafımızı öne çıkarıp ön yargılarımızı bir kenara bırakıp konuşmaya, dertleşmeye vakit ayırabilsek… Hayatın ne kadar güzel olduğunu, yaşamın o tadını çok daha net göreceğiz sanıyorum.

Bir de o gün yerde kar vardı…
Ama gönlümüz sıcacıktı…


YORUMLAR

  • 0 Yorum