Reklam
Hamza Yıldız

Hamza Yıldız


Bahar İnancını Katıklayan Badem Çiçekleri

03 Nisan 2018 - 13:38


“Upuzun bir karanlığa
Nefesimizle çizdik baharı
Tenimizde
Çiçek hazları”

Geceler yalnızlığı emziriyor. Geceler, yalnızlıkla uzadıkça dayanılmaz hale geliyor. Can sıkıntılarının, bunalımların, can sıkıntılarının, bunalımların, hafakanların ayrıntılarına gizlenmiş ve henüz tomurcuklanmamış taze umutların, şüpheleri ayıklanmış inançların hamuru oluyor, geceyi kuşatan yalnızlık. Hamuru yoğurarak, yalnızlığın ortasında çıkış yolları, doğru pusula istikametleri arayan, yeni bir sevdayı, canı arayan yüreğimizle el sıkışmamız, dost olmamız gerekiyor. Yüreğimize yeni, dost yürekler katabilmeliyiz.

Dostluk: anlayış, kabulleniş, sevgi ve saygıya dayalı paylaşımlarla buluştuğunda mana kazanıyor. Hayata anlam ve tat katıyor.
Yalnızlık, sevgiyle çözülüyor. Tazelenmiş inançlarımızın ortasında huzurun ayıkladığı saplantıları, çelişkileri, açmazları sevgiyle aşıyor ve her baharda doğanın kendini yenilemesi gibi biz de ruhumuzu yeniliyoruz.

“Sabah yakın olmalı
Daha çok sevgi kapısı var gidebileceğimiz
Kendi hapishanemizin dışında
Koca bir hayat
Yeni bir türkü…”

Lodos gecenin kuytularını yokluyor. Sokak lambalarının ışığından bana el sallayan, dayanılmaz, uzun kış karanlıklarının ve yalnızlıklarının sonunu müjdeleyen badem dallarındaki çiçekler yine erken açtı bu yıl. Hareketlenen bulutların, yıldızları birer birer silindiği gecenin sabahına ilişkin endişem artıyor. İlk düşen yağmur damlalarının parlatıldığı kaldırım taşlarının albenisiyle de avunamıyorum. Acı bir hüzün, şiirin dokusuna siniyor.
Yine beyaz bir kefene sarılacak badem çiçekleri…
Tükenmeye yüz tutan umutlarımızı, bahar inancıyla katıklayarak “elveda” diyecek hayata…
Sonrası yaralı, eksik ama yeni bir bahar…

    GEÇ GELEN BAHARLAR
Bu memlekette baharlar hep geç gelir
Dağlarda karın dondurucu beyazlığı
Rüzgar hala ağıdın senfonisidir.
Çiçekler ki;
Koklanmadan
Boğulur gider bir sabah
Yüreğimizde cam gibi kırağı
Ellerimizde adını koyamadığımız bir boşluk
Sıcak odalarında tutsaklığın
Ellerin mi üşümüş?
Gözün pencerelerde belli belirsiz
Suskun pazarları sokakların
Alıp götürmüyor seni hiçbir yere
Boğulmuş bir umudun can sıkıntısı…
Bu memlekette baharlar hep geç gelir
Adı değişen binlerce çiçek ölümlerine
Işıksız saksılara alışıldığından belki
Belki düşlerin adı konulmadığından
Geriye dönüşlerin/ihanetlerin
Kolaylığından
Çiçeklerin boynu erken bükülür.
Bu memlekette baharlar hep geç gelir
Direnmek ve beklemek
Bizim işimiz badem çiçeğim!
Ölümlere rağmen…


YORUMLAR

  • 0 Yorum