Reklam
Ali Osman Kıraş

Ali Osman Kıraş


AKLIMIZA GETİRMEDİKLERİMİZ

03 Nisan 2018 - 13:38

      Düşüncelerimiz zamana, mekana, şartlara göre değişmektedir. Dün çözüm olarak uyguladığımız bir olay için yıllar sonra hayıflandığımız çok olur. “Keşke şöyle farklı yapsaydım” deriz. O nedenle birçoğumuzun hayatında bir çok “KEŞKELER” vardır. Hayatımızdaki bu keşkeler yüzünden kendimize kızdığımız, kendimizi aptal yerine koyduğumuz anlar olmuştur. Ama hepimiz biliyoruz ki hayatın provası yoktur. Her şey bir kere yaşanır ve biter. Bu arada yaşam mücadelesi öyle çetin geçer ki birçok  ders alınacak olay en yakınımıza geldiği halde fark edilmez, önemsenmez bize uğramayacakmış gibi yaşantıya devam edilir. Sanki o olay, o kötülük, o felaket hep uzağımızda olacakmış, hiç bize ulaşamazmış gibi pervasız oluruz. Ondan sonra yine “KEŞKELERİMİZ” başlar.

     İşte size birkaç örnek versem ne dersiniz?

     Bir yakınınızın veya tanıdığınızın, dostunuzun ölümü nedeniyle cenazesine katılıyorsunuz. Namazınızı kılıp defin işi bittikten sonra tekrar dünya işine gömülüyorsunuz. Ölüm aklınızdan çıkıveriyor. Ölümün size de uğrayabileceği hiç aklınıza gelmiyor. Gençliğinize güveniyor olsanız gerek.

     Van’da, Yalova’da vb. deprem oluyor. Binlerce insan, çoluk, çocuk ölüyor. Binalar, araçlar yerle bir oluyor. Birkaç  ah, vah ama yine de olay size çok uzak. Aklınıza bile gelmiyor sizin de depremzede olabileceğiniz. Gelse bile 2. günü unutuveriyorsunuz.

     Komşu amcanız veya tanıdık bir yengeniz kanser olmuş, felç geçirmiş diye duyuyorsunuz. Belki bir kerecik hasta ziyaretine gidiyorsunuz. Ama hiç aklınızdan bile geçirmiyorsunuz bu derdin eşinizi, çocuğunuzu veya sizi de esir alabileceğini.

     Falancanın oğlu ile gelini hiç geçinemiyormuş, bir celsede boşanmışlar diye duyuyorsunuz. Birkaç ah vah, birkaç suçlama ile işi savuşturuyorsunuz. Asla kendi oğlunuzun veya kızınızın da benzer bir geçimsizlikle boğuşabileceğini asla kendinize ve ailenize konduramıyorsunuz.

     Fabrikadan, maden ocaklarından, iş yerlerinden her gün birçok insan işinden atılıyor, işini kaybediyor, siz duymak bile istemiyorsunuz. Grev oluyor, direniş oluyor, cop, biber gazı yeniyor, tınmıyorsunuz bile. Sıranın asla size geleceğini hayal bile etmiyorsunuz. Böyle bir şey yokmuş gibi davranıyorsunuz.

     Trafik kazalarında, iş kazalarında birçok insan sakatlanma ve ölümle baş başa kalıyor. O kadar lakayt kalıyoruz, o kadar boş boş bakıp vurdumduymaz oluyoruz ki sanki bize hiç uğramazmış gibi yapıyoruz.

     Mahallenizden,  komşularınızdan birilerinin oğlu , kızı  iş arıyor, aylarca bulamıyor. Devlet  memuru olmak istiyor. Sınavlara  giriyor, ya  yazılı da  ya mülakatta eleniyor. Milletvekili bul, torpil  ara, cemaata git, partiye uğra diyorlar,  uğruyorsun, gidiyorsun yine  olmuyor. Kartvizitinin az  geldiğini duyuyorsun. Yukarıda  söylediklerimiz  gibi yine umurunda  olmuyor. Çünkü  o anda iş arayan  bir  oğlun ya da  kızın  yok.

     Fakat hayat öyle acımasız ki ateş sadece düştüğü yeri yakıyor. Önlem almamız,  duyarlı  olmamız gerekmez mi?  Saldım çayıra  mevlam  kayıra diyerek diğerlerini görmezden, duymazdan, bilmezden gelerek kendimizi, psikolojimizi mi rahatlatıyoruz?  İki dönüm  bostan,  yan gel oğlum  Osman  misali bir nevi devekuşu taklidi mi yapıyoruz?  Kazalarla, hastalıklarla,  haksızlıklarla  yüzleşince  de ah vah ediyor  hatta isyan ediyoruz. Ondan sonra da hayatımız KEŞKELERLE dolu oluyor. Bu acaba Psikolojik bir  rahatlık mı? Her şeyi daha çok aklımıza getirmeyerek bir  kaçış mı?  İnsanın doğasında mı var? Ne  dersiniz?

      Daha az keşkeleriniz olması dileğiyle.    

Aşınız katıklı ve sıcak, hayatınız onurlu ve özgür olsun.

Sevgiyle dolun, sevgiyle  kalın.

05/02/2015

Ali Osman KIRAŞ

   

YORUMLAR

  • 0 Yorum