Reklam
Ahmet Kocabaş

Ahmet Kocabaş


Türk ve Kürt Kardeşliği

03 Nisan 2018 - 13:38

Milli şair Mehmet Akif diyor ki:
“Değil mi cephemizin sinesinde iman bir,
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir,
Değil mi ki birdir vuran yürek…Yılmaz,
Cihan yıkılsa emin ol, bu cephe sarsılmaz!”(1)

Müslüman Türk’ün iman birliğini, yürek birliğini bilenler boş durmuyorlar.
“Önce kalplerimizi böldüler, sonra fikirlerimizi ayırdılar. Ardından birbirimize düşürdüler. Kardeşi kardeşe kırdırdılar. Şimdi kaderlerimizi ayrı çizmek istiyorlar. Bir bedende, kollarla ayakları ayırmak istiyorlar. Bir baştaki iki gözü ayırmak istiyorlar. Bu kâbusa karşı bir haykıracak yok mu? Etnik ırkçılıklarla milletimizi paramparça edenlere dur diyecek yok mu?” (2)

“Çok çetin bir coğrafyada yaşıyoruz. Anadolu’yu vatan edindiğimiz bin yıldan beri endişesiz ve sakin yaşadığımız hiçbir dönemimiz olmadı. Buralar jeopolitik değeri çok yüksek, tamamıyla kendine özgü tarihi ve kültürel özellikleri, insan dokusu, inanç yapısı olan özel bir mekandır. Bu coğrafyanın hakkını veremeyenlerin akıbetlerinin ne olacağını anlamak için Anadolu’nun jeolojik katmanlarına bakmak yeter…”(3)

Bu topraklar üzerinde yaşayan Türk Milleti her zamankinden daha güçlü, uyanık ve birlik olmak zorundadır.

“1974 .barış harekatından sonra, Kıbrıs Rum Lideri bir itirafta bulunuyor: ‘Biz bir noktada yanıldık. Karşımızda sadece 120 bin Kıbrıs Türk’ünün var olduğunu zannediyorduk. Halbuki hesaplarımızı, 120 bin Türk’le birlikte 60 milyonluk Anadolu halkının da var olduğunu bilerek yapmalıydık!’”(4)diyor.

Bakın tarihe… Büyük Türk Milleti’nin varlığını hesaplayamayanlar, birliğinden şüpheye düşenler her zaman perişan olmuşlardır. Bu şanlı milleti Türk-Kürt, Alevi-Sünni, Sağcı-Solcu diye yapay isimlerle bölmeye çalışanlar gaflet hatta hıyanet içindedirler.

Biz dünyaya gelirken milliyetimizi ve kimliğimizi seçerek gelmedik. Kürt, Laz, Çerkez olarak doğmamız bir takdiri ilahi, bir kaderdir.

Bir insanı kaderinden dolayı suçlamak ise en büyük ilkelliktir. İnançlı bir Müslüman böyle bir ilkelliğin tarafı nasıl olabilir?

Biz bu vatanı Türkü ve Kürdüyle, Alevisi ve Sünnisiyle Türk Milleti olarak birlikte kurduk, İstiklal Harbi’ni birlikte yaptık. Diyarbakır’lı, Edirne’li, Mardin’li, Rize’li şehitler koyun koyuna yatıyorlar Çanakkale sırtında.
“Türk oğluyum, bu bayrağın yüzü dönmez kuluyum,
Yüreğimde Oğuz Han’ın yıldırımlı kini var!
Mısralarının yazarı şair Kemal Fevzi, bir Kürt’tür”(6)

Diyarbakır’lı bir Kürt olan Ziya Gökalp, Türkçülüğün esaslarını yazacak kadar bu milletle bütünleşmiştir.

“Said-i Nursi’nin, Osmanlı’nın son döneminde Kürt ve Arap aşiretleri arasında dolaşarak ‘Türk Propagandası’ yapması da aynı çerçevenin içine girmektedir.(6)

Kürt aşiretlerine mensup olan Ahmet Arif, Mehmet Sıdık Bey’lerin Sevr’e karşı direnişlerini, Karayılan’ın Antep savunmasında ki kahramanlıklarını, Tapo Ağa’nın İstiklal Harbi’ne desteklerini nasıl unutabiliriz?

Lozan’da İngilizlerin Kürtleri azınlık olarak görmekte ısrar etmeleri üzerine 3 Kasım 1922’de Bitlis Milletvekili Yusuf Ziya Bey Meclis kürsüsüne çıkıp şöyle haykırmıştır:

“Avrupalılar diyorlar ki, ‘Türkiye’de yaşayan azınlıkların en büyüğü, en kalabalığı Kürtlerdir.’ Bendeniz Kürdoğlu Kürdüm. Bir Kürt olarak sizi temin ederim ki Kürtler hiçbir şey istemiyorlar. Biz Kürtler Avrupa’nın Sevr paçavrası ile verdiği tüm hakları, ayağımızın altında çiğnedik ve bize hak vermek isteyenlere iade ettik… Türklerle beraber kanımızı döktük, onlardan ayrılmadık ve ayrılmakta istemiyoruz.”(7)

“Bir sonraki celsede ise, Bitlis, Erzurum, Kastamonu, Mardin, Muş, Siirt, Urfa, Pozan, Diyarbakır, Van Milletvekillerinin hepsi şu cümlelerin altına imza attılar: ‘Türk-Kürt bir kütle-i vahidedir. Kürtler, hiçbir vakit Türkiye camiasından ayrılamaz ve bunu ayırmak için hiçbir kuvvetin tesiri yoktur.”(8)

Türklerle birlikte Türkiye için canlarını ortaya koyan tüm bu aziz Kürt önderlerinin bugün kemikleri sızlıyor. Çünkü Kürtlük adına hareket ettiğini söyleyen bir terör örgütü 30 binden fazla vatandaşımızı katletti ve hala kan dökmeye devam ediyor.  Türkiye’ye ve Türklüğe karşı fanatik bir nefretle dolu olan bir avuç marjinal Kürt Milliyetçiliği, hem Türklere hem de Kürtlere acı ve ölüm getiriyor. ‘Bir hilal uğruna’ birlikte savaşmış ve can vermiş o yüzbinlerce şehidin hatırası Türkiye’nin bölünmezliğinin en güçlü belgesidir.(9)

Şehit er Hasan Güreşen’in babası Nuri Güreşen, yüreği yanarken, aslan gibi oğlunu toprağa verirken bu bilinci göstererek, “1071’den beri iç içe girdik artık; Laz, Abaza, Çerkez, Kürt, Türk biz kaynaştık…” diye konuşmuştur.(10)

İşte Türkiye’nin bölünmezliğinin bir belgesi daha…

“Suriye’li Kürtlerin seçme-seçilme, mülkiyet edinme, seyahat özgürlükleri yoktur… O zaman PKK neden Suriye’de değil de Türkiye’de terör yapıyorlar?.. PKK içinde Suriye uyruklu Kürtlerde var. Ama kendi ülkelerinde ki köleliğe seslerini çıkarmıyorlar, eşit haklara sahip oldukları Türkiye’de terör yapıyorlar… Bütün bunlar PKK ve yandaşlarının özgürlük veya kimlik peşinde olmadıklarını, karanlık güçlerin taşeronluğunu yaptıklarını göstermiyor mu?

Silahla demokrasi ve hak istenmez… Üstelik Kürtlerin TBMM’de temsilcileri de var.”

Şu halde PKK bir başka hain komplonun parçasıdır. Süper güçler bu gerçeği bir türlü görmek istemiyorlar.

“Gazeteler, binlerce masum insanın katlinden sorumlu terör örgütü PKK’ya yardım eden kuruluşların listesini yayınladı. Bunların içinde 2Avrupa Kiliseler Birliği’ ile ‘ Dünya Kiliseler Birliği’ de var. (13)

İnanıyorum ki Hz.İsa’nın ruhu ızdırap duymaktadır. İnsanlığı sevgi ile kucaklayan bir peygamberin dini ne hale getirilmiş!

Sözlerimi Kur’an’ın insanlığa sunduğu şu ölümsüz ilkeleriyle bitiriyorum:

“Müminler birbirlerinin kardeşidir.”(14)
“Ey insanlar! Hepiniz barışa gelin, barışta buluşun.”(15)
“İyiliklerde yarışın.”(17)
“Ey iman edenler! Bir topluma duyduğunuz öfke sizi hukuktan ayırmasın. Adaletle hareket edin…”(18)


YORUMLAR

  • 0 Yorum