Reklam
Ahmet Kocabaş

Ahmet Kocabaş


NASIL BİR ÇAĞDA YAŞIYORUZ? (İslam’ın Teknolojik Boyutu)

03 Nisan 2018 - 13:38

-* Bu yazı, 27 Nisan 2012 Cuma günü Çanakkale Seramik Fabrikaları Camii’nde Hutbe olarak okunmuştur. -*

             “İçinde yaşadığımız, yüzyıla başından itibaren pek çok isim takılmıştır.“Bilim Çağı”, “Atom Çağı ”, “Radyoaktivite Çağı ”, “Bilimsel Devrim Çağı”, “Nükleer Çağ”, “Elektronik Çağ”, “Uzay Çağı”, “Post Modern Çağı” …Ve bilgisayarların cemiyetin her düzeyinde gündelik hayata girmesiyle dillere plesenk olan “Bilgi(yada) Enformatik Çağı” bunların yalnızca birkaçıdır”(1)
    Müslüman olarak böyle bir çağda nasıl hareket etmeliyiz?
    “XXI. Yüzyılda yeniden yazılacağı belli olan ‘’büyük tarih’’in büyük aktörlerinden biri olmanın yolu, büyük tarihi yazan dinamiklere Türkiye’nin sahip olmasıdır… Bunlar bilimdir, eğitimdir, girişimciliktir, hür düşüncedir…’’(2)
    Böyle bir dönemde, gelişmiş milletler toplam kalite, sıfır hata, tam öğrenme, kalkınmış toplum, refah düzeyi artmış birey derken ve buna kafa yorarken, İslam dünyasının hâlâ diktatörlerle, baskıcı rejimlerle, iç savaşlarla uğraşması; ihtilallerle, darbelerle, çetelerle, yolsuzluklarla boğuşması üzerinde durulması gereken hususlardır.
    Milli Mücadelenin Milis Kumandanlarından Demirci Efe’nin, Rafet Paşa’ya şöyle dediği nakledilir: “Paşam, bir devlet ya ilimle, ya da zulümle idare edilir. Bizde ilim olmadığına göre…”(3)
    Evet, ilim olmayınca zulüm, aydınlık olmayınca karanlık başlar. Türkiye’yi hariç tutarsanız İslam coğrafyası genelde karanlıklar içerisinde yüzmekte ve despot yönetimler tarafından idare edilmektedir.
Ne yazık ki İslam dünyası bugün silahsız savaşıyor. Günümüz savaşlarının temel silahları olan bilim, teknik, akılcılık, güçlü ekonomi, çağdaş demokrasi İslam dünyasında ya hiç yok, yahut da yetersiz. Çünkü “kaliteli insan unsuru” çok zayıf.(4)
    Bugün artık bilim ve teknoloji, özellikle bilgi çok önemli hale geldi. Bilgi güçtür, bilgi kuvvettir, bilgi kalkınmadır, bilgi ekonomidir, bilgi üstünlüktür. Bugünün kalkınmış milletleri, ultra-teknoloji dönemi yaşayarak bilgi satıyor bilgi…
    Kuran-ı Kerim’in hemen hemen 1/8 kadarını oluşturan 750 civarında ayet Müslümanları; düşünmeye, tabiatı incelemeye, aklı en isabetli biçimde kullanmaya ve olayların sebeplerini kavramaya davet ve teşvik etmektedir. Oysa Kuran da insanların birbiriyle olan sosyal ve hukuki münasebetlerini düzenleyen yalnızca 250 kadar ayet bulunmaktadır.(5)
Biz ne yaptık?   
(1) Ahmed Yüksel Özemre; Din İlim Medeniyet; 21.
(2) Taha Akyol; Bilim ve Yanılgı; 7. Baskı; 331.
    (3) Bkz. Hasan Pulur; Milliyet; 21 Eylül 2005.
    (4) Karş. Y. Nuri Öztürk; Depremin Gösterdikleri; 125.
    (5) Ahmed Yüksel Özemre; age; 13.









750 ayeti görmezlikten gelerek sürekli 250 ayeti öne çıkardık. Sadece sosyal ve hukuki münasebetleri düzenleyen ayetlerle uğraştık. Hâlbuki Kuran-ı Kerim bir bütündür. Ayetlerin bir bölümü diğerlerine tercih edilemez. Ama biz genellikle 250 ayet üzerinde durduk, onları tartıştık…
Nitekim Kuran-ı Kerim ABD’de NASA oldu, uzay çalışmaları oldu. Japonya da bilim, teknoloji ve tasarrufa dönüştü. Avrupa’da kalkınma, sanayi, insan haklarına ulaştı. Türkiye’de de mezarlık kitabına dönüştü.
    Demiri kullanamayan, çeliğin önemini kavrayamayan bir toplumda durmadan Hadid (Demir) Suresi’ni okumanın anlamı olabilir mi?
    İlme önem vermeyen, bilimsel verileri ölçü almayan bir toplumda, “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?’’( Zümer39/9) ‘’ Bilenlere sorun”(Nahl-16/43) ayetlerini tekrar edip durmanın bir faydası olabilir mi?
    Gelişmiş milletler uzayı parsellerken, evreni keşfetme yolunda yarış yaparken, uzayın derinliklerine doğru yol alırken, bilgisayarın imkânlarından her işte yararlanırken, genler üzerinde derin araştırmalar yaparken, AR-GE kurarak yeni keşiflere imza atarken; bizim hâlâ, falcının söylediklerinden, kuşun ötmesinden, kahvenin telvesinden, üfürükçünün nefesinden, muskacının yazdıklarından yardım beklemek tam bir cehalettir ve İslam dünyasını geri bırakmıştır.(6)
    Ulusal ve evrensel hedefleri olmayanlar, sürekli birbirleriyle didişenler, farklı düşünceleri susturanlar, siyasi, fikri, ahlaki hiçbir başarıya ulaşamazlar. Düşüncenin olmadığı, kafaların durduğu, beyinlerin donduğu, akılların kiraya verildiği bir toplumda kalkınmadan, başarıdan nasıl söz edilir Allah aşkına?
    Cumhuriyetin 100. Yıl dönümünde dünyanın en büyük on ekonomisi arasında yer almak istiyorsak, bu, slogan atarak, marş okuyarak, söke söke alırız diye sokağa dökülerek, millet ekonomisini israf ederek olamaz. Kalkınma ve gelişme; çalışarak, üreterek, araştırarak, kalkınma hızını arttırarak olur.(7)
    Fakirliğimizin, çaresizliğimizin, başarısızlığımızın faturasını İslam’a, Kuran’a kesmeyelim. Namaz kılmadık, oruç tutmadık bu nedenle geri kaldık deme yanlışlığına düşmeyelim.
    Avrupalı yazar Guy Sorman Le Figaro gazetesinde bakın ne yazıyor: “İslamiyet kalkınmayı engellemiyor, aksine teşvik ediyor. Hatta zenginliği öven tek kitap Kuran-ı Kerim’dir.” diyor.( Adam İslamı ve Kuran-ı bizden daha iyi biliyor…) Fortune Dergisi’nin bir araştırmasına göre İslam dünyasındaki en büyük 100 şirketten, 25 tanesi Türk şirketidir…(8)
    Bu ne demek?
Eğitim demek, iş ve üretim demek, teknoloji demek, dünyaya açılma demek, rekabet gücü demek, hür teşebbüs demektir. Biz bunları Cumhuriyet’in getirdiği kazanımlara da borçluyuz.
Burada şu gerçeği de teslim etmeliyim ki, İslam dini, kalkınmanın temelinde yatan eğitim, bilim, çalışma, zamanı iyi kullanma, sosyal dayanışma, ahlak, insan hakları ve devamlı ilerleme gibi esasları Müslümanlara görev olarak yüklemiştir.(9)
    Hem görevden kaçacağız hem de faturayı İslam’a keseceğiz!.. Ne kolay iş!..
(6) Krş. Kemalettin Erdil; Yaşayan Hurafeler; 67.
(7) Krş. Taha Akyol; age; 333 vd.
(8) Prof. Dr. Fahri Kayadibi; İslam Dünyası Neden Geri Kaldı? Nasıl İlerler?; 239
(9) Prof. Dr. Fahri Kayadibi; age; 7.






‘’ Her şeyin iyi ve güzel olmasını istemek bir temennidir. Ama bu temenninin yerine getirilmesi için hedefler tayin etmek ve hedefe varmak için hangi metodlar gerekiyorsa onları kullanmak gereklidir. “Bir evim olsa” temennisinin yerine gelmesi için bir ev yapmayı hedeflemek ve bu hedefe ulaşmak için gerekli usül ve metodları yerine getirmek şarttır. Hedefsizlik ve metodsuzluk yüzünden ne yapacağını bilmeyen kimse hiçbir şey başaramaz. Metod ve hedeften mahrum toplumlar da başarısızlığa mahkûm olur…”(10)
    Piyasa ekonomisi, dışa açık büyüme, kontrol altına alınmış nüfus artışı, yüksek teknoloji, sanayici ve ihracatçı olmanın onurlu bir iş olduğu bilinci, istikrarlı bir demokrasi, çalışmak, üretmek ve pazarlamak…(11) Türk milleti olarak bizim metodumuz ve hedefimiz böyle olmak zorundadır.
    Bugün iş adamlarımız iflas edip sapır sapır dökülürken, neden Kale Grubu dünya çapında bir kuruluş olabilmiştir ? Bunun sırrı onu yönetenlerin ömürlerine sığmayan ideallere sahip olmalarından ibarettir.
    İşte bugün, bu aydınlık Cuma gününde Sayın Cumhurbaşkanımızın huzurlarıyla hizmete sunucağımız AR-GE tesisi, çağın standartları ölçü alınarak düzenlenmiş ve alanının en önemli tesislerinden biri olmuştur.Bu Kale Grubunun hedefini göstermektedir.Rabbim kazasız, belasız hayırlı hizmetler vermeyi nasip etsin.
    Bilim ve teknolojide gelişmiş olan ülkelerin araştırma ve geliştirme faaliyetleri için yıllık harcamaları ortadadır. Türkiye bu noktada yeni atılımlara başlamıştır. Kale Grubu bu konuda da Türkiye’nin öncü lideri olmuştur.
    Sayın büyüğümüze, kurucumuza bu mübarek Cuma gününde hoş geldiniz diyorum, saygıyla selamlıyorum. Böyle bir tesisin bize kazandırılmasında öncülük ettiği için cemaatım adına kendisine teşekkür ediyorum.

    Bu tesisin ilçemize, bölgemize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.
(10) Prof. Dr. Fahri Kayadibi; age; 217
(11) Taha Akyol; Bilim ve Yanılgı; 2. Baskı 181-182.





YORUMLAR

  • 0 Yorum