Reklam
Ahmet Kocabaş

Ahmet Kocabaş


İşte Rüşvetin Belgesi

03 Nisan 2018 - 13:38

“Rüşvet yemediğinize yemin eder misiniz ?”

Hepside gürül gürül yemin etmişler…

Paşa, bir köşede süklüm püklüm oturan Şair Haşmet’e dönmüş:

“Sen de devlet memuriyetinde bulundun, niye rüşvet almadım diye yemin edemiyorsun?”

Şair Haşmet cevap vermiş:

“Efendim, yalan yere yemin edenlerin çarpılacağı, ağzına, yüzüne felç ineceği, hatta konuşamayacağı, dilinin tutulacağı hakkında bir inanç vardır. Şimdi ben bekliyorum, eğer bu zat-ı muhteremlere bir şey olmazsa ben de yemin edeceğim.”

Şimdi ne yapacağız?

Rüşvet yiyenler çarpılmıyor diye çalıp çırpacak mıyız? Korkmayın, yiyin, için, götürün mü diyeceğiz?.

Fuzuli, böyleleri için ‘Şikâyetname’ de:

‘’Selam verdim rüşvet değildir diye almadılar,

Hüküm gösterdim faydasızdır diye iltifat etmediler.’’diyor.

Şair Tevfik Fikret’de:

Yiyin efendiler iyin bu han-ı ictiha sizin.

Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin.” diye isyan ediyor.

Bir dörtlükte Orhan Seyfi’den alalım:
“Vurgun oldukça işler arttı denip,
Paralar afiyetle yenmekte.

Çalışan aç kalırsa vah, vah, vah,
Dar ve sabit gelirli denmekte.”
Yalandan çarpılmayanların, tıksırıncaya kadar yiyenlerin, rüşvet olmadığı için selam bile almayanların, vurgun mallarını afiyetle götürenlerin oluşturduğu bir toplum ayakta kalabilir mi?

Türkiye’yi hariç tutarak İslam ülkelerini sosyal yapısına şöyle bir bakmak istiyorum:

Ekonomik kriz dar gelirliyi ezerken, iş adamları battık diye sızlanırken, kimileri beş yıldızlı otellerde düğün yapmak için sıraya giriyor, yaz aylarında gün bulamayanlar var. Fiyatları adam başına yemekli 50-150 dolar arasında değişiyor!..Rüşvet, yolsuzluk, israf almış başını gidiyor. Kimsenin bunlara ne dur diyeceği var ne de durduracak gücü… Hele rüşvet… Rüşvetsiz iş yapılmıyor arttık. Haram lokmalar servete dönmüş. Kanlı, irinli bir servet… Çete, mafya, soygun, hırsızlık, yolsuzluk, haberleri diz boyu… Banka soyguncuları, naylon faturacılar, ihale fesatçıları, rüşvet tezgâhçıları, hayali ihracatçılar, arazi mafyacıları, kıyı yağmacıları, hazine hırsızları aramızda yaşamaya devam ediyor. Bir tarafta zalimler saltanat sürerken öbür tarafta mazlumlar çöplükten ekmek topluyor. İslam dünyası rüşvet ve şehvetin kıskacında inim inim inliyor. Geçtikleri yerdeki üzüm bağlarından kopardıkları salkımların yerine para dolu kese asanların çocukları mı bunlar? Kamu malı konusunda “tüyü bitmemiş yetim hakkı…” duyarlılığını gösterenlerin evlatları, bu gün “devlet malı deniz yemeyen domuz.” noktasına nasıl geldi? Bu nesli bu hale kim getirdi?

Şair bu haksızlığı çok güzel dile getiriyor:

“Bir soğan soyulurken, yaşarıyor da gözler,

Hazine soyulurken aldırmıyor öküzler.

Hayadan eser yoktur, beyhude bütün sözler,

Nafile inat etme, hemen sallabaşını.

Uslu otur, hoş geçin, zıkkımlan maaşını…” diyor.

 

Ey haksızlık peşinde koşan haramzade, sen başını sallarken, çaldıklarınla zıkkımlanırken millet perişan oluyor perişan…

Büyük İskender Aristo’ya sormuş:

“Yiğitlik mi önemli, dürüstlük mü?”

Aristo şu cevabı vermiş:

“Eğer Dünyada dürüstlük olsaydı yiğitliye ne lüzum kalırdı?”

Bu kirlenmeden milleti temizleyecek yiğitlerin anlından öpmek istiyoruz artık. Çünkü rüşvetin, yolsuzluğun, hukuksuzluğun, olduğu yerde başarı, kalkınma, refah ve huzur olamaz.

2.Dünya Harbi’nde ünlü Maginot (Majino) Hattı’nın, Almalar tarafından aşılmasını, Fransız askerlerin zevk ve eğlenceye dalarak görevlerini tam yapmamalarına bağlayan Fransa Başbakanı, radyodan yaptığı konuşmaya şu cümle ile başlamıştır:

“Yurttaşlarım, zevk bizi mahvetti!”

Ben de halkımızı uyarmak istiyorum:

“ Ey millet Kendine gel ! Rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık bizi mahvediyor!..”

Ünlü Müslüman ekonomist Dr. Ömer Şapra, Uluslar Arası Şeffaflık Örgütü’nün yayınladığı yolsuzluk raporuna göre Müslüman Ülkelerin en çok yolsuzluk yapılan ülkeler olduğunu ve yolsuzluktan dolayı bu ülkelerde eğitime ve sağlığa kaynak ayrılamadığını, söylüyor.

Bu durumu “ Katar Prensi Şeyh Ali Thani dünyada okula gitmeyen 100 milyondan fazla çocuğun çoğunluğunun Ortadoğu’da yaşadığına dikkat çekerek”() doğruluyor.

İslam Başkentleri ve kentleri Teşkilatı toplantısında konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da şöyle diyordu: “ Muazzam bir zenginlikle büyük bir yoksulluğun aynı anlam dünyasını paylaşan Müslüman topluluklar arasında bu kadar bariz olması büyük bir çelişkidir.

”Bir tarafta sınırsız servet sahibi Müslümanlar, bir tarafta açlıkla boğuşan Müslümanlar guruplar.  Acaba Müslümanlık bu mu? En büyük zulüm insanı aç ve açıkta bırakmaktır. Rüşvet ve yolsuzluk insanı aç bırakan, emeğini sömüren en büyük zulümdür. Ve bu zulüm en çok Müslüman ülkelerde görülmektedir. Ulusal televizyon kanallarından birindeki bir yarışmada şöyle bir soru sorulmuştu: “ Uluslar Arası Şeffaflık Enstitüsü’nden, hiç yolsuzluk olmadığı için tam not alan ülke hangisidir?”Benim de aklımdan bir bir İslam ülkeleri geçti. Ama cevap Danimarka’ydı. Şu halde gerçek İslam Ülkesi, Danimarka dersek yanlış mı söylemiş oluruz acaba? Kanuni Sultan Süleyman, devrin büyük âlimi Yahya Efendi’ye sorar:“Bir devlet hangi halde çöker?”

“Sultanım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şayi olsa, işitenler de ‘ neme lazım’ diyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa işte o devlet çöker.”

Aksi taktirde İslam Ülkelerindeki isyanları, ihtilalleri, diktatörlükleri ve zulümleri başka nasıl iza edebiliriz?

 “Hz. İsa Tanrı dolu ellere değil Temiz ellere bakar” diyor.

Kısaca kâfir devlet değil, zalim ve rüşvetçi devlet çöker. Bunu Kur’an-ı Kerim de tasdik ediyor:“İşte sana, onların, kendi yolsuzlukları yüzünden, ıpıssız kalan yurtları !” (Nem-l 27/52)

Gününüz aydın, Cumanız Mübarek olsun...

YORUMLAR

  • 0 Yorum