Reklam
Ahmet Kocabaş

Ahmet Kocabaş


Alevilik Mi, Sünnilik Mi ?

03 Nisan 2018 - 13:38

 

- ‘olmaz, ölürüm de vermem. Bunlar gusülsüz, bunlar Kızılbaş, bunlar mum söndü yapıyorlar…! Müftülerimizden birine gelen delikanlı da suni bir kızla evlenmek istediğini fakat kızı vermediklerini anlatmış ve ne yapacağını sormuş. Sayun müftü efendi de delikanlıya, din değiştirip Müslüman olanlara mahsus ihtida(din değiştirme) belgesi düzenlemiş.

            Düşmanın arayıpta bulamadığı bir cehalet örneği... (1)

İşte başka bir cehalet örneği daha :

“Sunilerden ne kız alırız, ne de kız veririz. Eğer kızımız gönül bağı ile bir suniye gitse bir daha topluluğumuza katılamaz. Yani o tarikatımızdan tard edilmiştir…”(2)

            Yüce Türk Milletini bu hale getirenler utansın!

Bu nasıl  mantık Allah’ım! Aleviler Aleviliği, Sünniler Sünniliği bilmiyorlar. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oluyoruz. Kitaba, kaynağa, bilgiye değil yarım yamalak duyduklarımıza inanıyoruz…

            Peki bu konuda Allah ne diyor :

            “Bugün, temiz ve güzel olan her şey size helal kılınmıştır. Yahudi ve Hıristiyanların yiyecekleri de size helaldir ve sizin yiyecekleriniz de onlara helaldir. Mümin kadınlar dan iffetli olanlar ile daha önce kendilerine kitap verilen (Yahudi ve Hıristiyan ) kadınları nikahlamanız da size helaldir.” (Maide 5/5)

            Şu halde İslam, Yahudi ve Hıristiyan kadınları ile evlenmeye dahi izin verirken, Aleviler ve Sünniler bir birleriyle evlenemez demek bölücülükten başka bir şey değildir ve büyük bir günahtır.

            Ayrıca Kur’an-ı Kerim bütün insanlığa şöyle sesleniyor:

“Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık, birbirinizle tanışmanız, yardımlaşmanız için milletlere ve kabilelere ayırdık. Fakat şunu da unutmayın: Allah katında en üstün olanınız, o’nun emir ve yasakları konusunda en duyarlı olanınızdır. Şüphesiz Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.” (hucurut 49/13)

            İnançta bile farklılıklar insanların birbirine tahakküm aracı olamaz. Ancak tanışmak aracı olmalıdır. Hz. Peygamber de Veda Hutbesi’nde :

“Rabbiniz birdir, Babanız birdir, Hepiniz Adem’in çocuklarısınız… Hiç kimsenin başkaları üzerinde bir üstünlüğü yoktur… ”(3) buyuruyor.

            Bu ayetler ve Hz. Peygamber’in sözlerinden de anlaşılacağı gibi biz Alevi veya Sünni olmaya değil öncelikle adam olmaya, sonra Müslüman olmaya ve barış içinde yaşamaya geldik. Tanışmak, kaynaşmak ve yardımlaşmak için millet olduk…

 

            Alevilik ve Sünnilik nereden çıktı?

 

            Hz. Ali ve Muaviye’nin mensup olduğu Kureyş kabilesinin iki önemli kolu vardır : Haşimler ve Emeviler… Hz. Ali Haşimi, Muaviye Emevidir. Hz. Hamza’yı şehit ettirip ciğerlerini çiğneyen Hind, Muaviye’nin annesidir. Hz. Ali ile Muaviye arasındaki siyasi çekişme aslında bu iki büyük Arap kabilesinin çekişmesidir. Şam Valisi Muaviye’nin isyan ederek Hz. Ali’den hilafeti gasp etmesiyle Emeviler iktidar oldular.

           Emeviler Arap milliyetçiliğine yöneldiler ve yönetimin çeşitli kademelerine sadece Emevi olanları getirdiler. Buna tepki duyan Arap olmayan Müslümanlar Kureyş’in diğer kolu Haşimilerle birleşerek M.750 yılında Emevi yönetimine son verecek Abbasileri iş başına getirdiler. Abbasilerin iş başına gelmesinde aslen Türk olan Horasanlı Ebu Müslim’in önemli katkıları olmuştur.

             Bu seferde Haşimiler’in Abbasi soyundan gelenleri Hz. Ali evlatlarına, ehl-i beyt mensubu seyyidlere yani amca çocuklarına yeni yönetimde görev vermediler. Hatta onları sürgüne gönderdiler. İşte sürgüne gönderilen bu insanlara o günlerde ‘‘Aleviler’’ deniliyordu.

             Aleviler iktidarın merkezinden uzak bölgelere göçtüler. Hz. Peygamber devrinden itibaren ehl-i beyt mensubu seyyidlere ganimetten pay verilir, onlardan vergi alınmaz, onlara askerlik yaptırılmazdı. Ehl-i beyt mensuplarını sevmek, onlara yardım etmek ibadet derecesine ulaşmıştı. Bu ayrıcalıklar Aleviliği cazip hale getirmiş ve Alevilerin sayısı günden güne artmıştı.

             İran ve Orta Asya bölgesinde aslen Türk olan Aleviler göçlerle Anadolu’ya gelmişler, şaman geleneklerini İslam ile uzlaştırarak ve Hıristiyanlıktan da etkilenerek Anadolu Aleviliği oluşturmuşlardır. (4)

             Mesela putperest Roma üst yönetimindeki Kral, Kraliçe ve Prens üçlü anlayışı Baba, Ruhul Kuds ve oğul İsa şeklinde Hıristiyanlığa geçmiş, (5) oradan da Hak-Muhammed-Ali biçiminde Alevilikte yer bulmuştur. (6)

             Görüldüğü gibi Alevilik ve Sünnilik Anadolu kültürünün üretildiği kavramlar olmayıp, dayanağını Arap milliyetçiliğinden alan ve bizim geleneklerimize yabancı iki aşiret kavramıdır. Böyle kavramlar üzerine kin, nefret ve düşmanlık inşa ederek Müslüman Türk evlatlarını karşı karşıya getirmek en büyük felakettir.

         Bundan Alevi büyükleri bile rahatsızdır:

        Hz. Ali : ‘‘Binlerce kez mazlum olsan da bir kere zalim olma’’ buyurmuştur.

Hacı Bektaş-ı Veli : ‘‘İncinsen de incitme’’ demiştir. Pir Sultan Abdal : ‘‘İki kardeş karşı karşıya salındı, Ciğerim bölük bölük bölündü.’’ (7) derken, şüphesiz bu ızdırabı dile getirmiştir…

            ‘‘ Alevilik, bu topraklarda yüzlerce yıldır var ve insanlar çocuklarının ismini seçerken Ali’yi Muhammed’den ayırmıyorlar.  Zaten onları ayırmaya kimsenin gücü yetmeyecek…(8)

 

         Mehmet Ali veya Muhammed Ali hangi kültürden miras kaldı bize…?

 

            “Alevilik, tarihinin bazı dönemlerinde başka din ve mezheplerden etkilenmiş olsa bile bu gün Allah’ı Muhammed’i ve Ali’si olan Aleviliği İslam dışı gösterme gayretleri boşunadır ve tutmayacaktır…”  (9)

            Diyanet İşleri Eski Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu da:

“Bizim kendi kültür mirasımız arasında yer alan Alevilik geleneğine yönelik ne kadar ayrımcı, dışlayıcı ve itici ifade veya tanımlamalar varsa, top yekûn bunların karşısında yer almamız gerekir… (10) diyor.

            Bu ulusal bütünlüğümüz açısından da önemlidir.

“Camiye gitmem; ama ezan sesi olmayan bir dünya istemem. Ramazan’da oruç tutmam: ama Ramazan’sız bir Türkiye istemem…”(11) Sözleri Anadolu kültürüne sevdalı Alevi bir yazara aittir…

            Ezansız, Ramazansız, Alevisiz bir Anadolu kültürü olur mu?

Alevilik artık Anadolu kültürünün bir parçası olmuştur. Alevilik te bizimdir, Mevlevilik te… Cami de bizimdir Cemevi de… Sema gösterisi de bizimdir, Semah da… Saz da bizimdir ney de… Bu değerleri yozlaştırmadan Anadolu’nun kültür zenginliği olarak korumak zorundayız. Büyük millet olmanın anlamı budur… 

            Aslında bizim bir tek kimliğimiz vardır, o da Müslümanlıktır. Biz Alevi veya Sünni olmak zorunda değiliz, ama Müslüman olmak zorundayız. Şu halde Alevi de Müslüman’dır Sünni de. Peygamberimizin belirttiğine göre ise, “Müslüman Müslüman’ın kardeşidir.”(12) Kardeşler de kucaklaşmak durumundadır.

            Bizi kurtaracak olan ne Aleviliktir ne de Sünnilik. Bizi kurtaracak olan imandır, çalışmaktır, üretmektir, birlik olmaktır. 

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum